Ülkelerin Aynası
Cuma, 27 Kasım 2020

Mir'at ül Memalik - Ülkelerin AynasıBirkaç sene önce bu başlıkta ama tamamen farklı bir içerikte bir konu [1] ele alınırken Seydi Ali Reis gibi değerli bir denizci de en azından bu vesileyle atıfta bulunularak da olsa anılmıştı, şimdi ise oradaki başlığın hakkını vermenin zamanı geldi.

Ali, Tersane-i Âmire kethüdâsı Sinoplu Hüseyin Ağa'nın oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Denizci bir aileden gelmesinin de etkisiyle küçük yaşta tersane hizmetine girerek, gelecekte Osmanlı Donanması'nda değerli hizmetlerde bulunacak önemli bir denizci olma yönünde ilk adımını attı.

1522'de Rodos'un fethinden başlayarak Donanmanın Akdeniz'deki harekâtlarında çok önemli görevler üstlendi; 1538'de Preveze muharebesinde, Kaptan-ı Derya Hayreddin Paşa'nın emri altında sol kanat kumandanıydı, 1551'de Kaptan-ı Derya Sinan Paşa ile Trablusgarb'ın fethinde bulunmuştu... Doğrusu Akdeniz'in bugününü ve yarınını doğru olarak anlayabilmek için asıl nereye dikkâtlice bakmak gerektiği de aşikârdır.

Kanûnî Sultan Süleyman Han Nahcivan seferine çıktığında Seydi Ali Reis de kara ordusu ile birlikte bu sefere iştirak etmişti. Halep kışlağına varıldığı sırada Koca Murat Reis'in de kendinden önce aynı göreve tayin edilen Pîrî Reis gibi, Hint Denizinde Portakallılara karşı başarısız olduğu haberi ulaştı.

Bunun üzerine Kanûnî, 960 yılının Zilhicce ayında (1553) Seydi Ali Reis'i Mısır Kaptanlığına tâyin ve Basra'daki donanmayı alıp Mısır'a getirmeye memur etti. 1 Muharrem 961'de Seydi Ali Reis Halep'ten Basra'ya doğru yola çıktı fakat geriye ancak dört yıl sonra dönebileceği nasıl bilinebilirdi! İşte bu seferin müthiş hikâyesinin anlatıldığı kitap da şimdi buraya konu olmuştur.

Birkaç satır alıntı da vermezsek olmaz:

"Bu yüksek emir mûcibince Basra şehrine vardık. Mevcut olan onbeş parça kadırga ile Hürmüz denizinden Mısır'a doğru yola çıktık."

"Ama (Kul tedbir alır, Hakk takdir eder) sözü gibi tedbir, takdire uygun düşmedi. Mısır'a varmak müyesser olmadı. İster istemez Hint ülkesine çıktık. Deniz yoluyla gitmek mümkün olmadı... karadan Osmanlı ülkesine doğru yola çıktık. "

"Baştan başa Gücerat ülkesi, Hint, Sind, Buhter Zemin yani Zabulistan, Bedehşan ülkesi, Hotlan, Turan, İran yani Mavera'ünnehr. Horasan, Harezm ülkesi ve Kıpçak çölünü geçtik. Bu taraflardan yol bulamadık. Nihâyet Horasan Meşhedi'nden lrakeyn yolu ile yani Kazvin ve Hemedan'dan Bağdat'a vardık."

"Yapmacık ve seci'li sözlerden kaçınarak, herkesin anlayabilmesi için, günlük lisanla yazdım.
Alıştığımız oturduğumuz saltanat evi olan İstanbul'a varınca, sıkıntı ve elemli günlerle keder dolu hikâyemiz sona erdi."

"Ana ve baba atalarım bilhassa İstanbul'un fethinden beri Galata'da tersane kethüdalığı yapagelmişlerdi. Her biri deniz ilminde mâhir kişiler olup, mahâretleri açıkça görülmüştü. Bu yüzden denizcilik sanatı bana atalarımdan miras olarak kalmıştı."

"Fakat, takdirin tedbir ile değiştirilemediği günden daha aşikardır.
Olacak nesne olur çâr-u nâçar
Gerek sen gönlünü gen tut gerek dar"

"...bre mel'un, beni bozgun donanma ile buldunuz. İnşallah'u Rahman, yakın zamanda alem'in sığınağı padişah hazretlerinin sayesinde, Hürmüz değil Diu, belki de Kuvve dahi size kalmayacaktır;
Deniz üstünde yürürüz,
Düşmanı arar buluruz,
Öcümüz komaz alırız,
Bize Hayreddinli derler.

dedim."

Aynı zamanda bir şair olan Ali Reis "Kâtibî" mahlasını kullanmıştır, "Kâtibî-i Rûmî" diye de bilinir. Hindistan'da iken "Doğu Türkçesi" öğrenip bu dil ile de etkileyici şiirler yazmış, bu başarısından etkilenen Hümayûn Şah tarafından "Mir Ali Şîr Sanî" unvanı verilmiştir. Asırlar boyunca Hindistan'a hâkim olan Türklerin Moğol(!) olduğunu sanan, hatta iddia eden ingiliz beslemesi çakal tarihçilere ithâf olunur.

Kabaca Karadeniz'in Kuzey ve Güneyinde, Oğuz ve Kıpçak kökenli Türkçe'ye Batı Türkçesi, Hazar Denizi'nin Doğu ve Güneyinde geniş bir coğrafyada mesela Özbek ve Uygur'ların konuştukları Türkçe'ye ise Doğu Türkçesi denilebilir ki bu ikincisi için Çağatayca denilmesinin uygunluğu tartışılır.

Seydi Ali Reis çok iyi bir denizci olmasının yanında gemi sevk ve idâresi, coğrafya ve hey'et alanında yazdığı eserlerle önemli bir ilim adamıdır, bilinen diğer kitapları:

  1. Mir'at-ı Kâinat: Usturlabın imâl ve istimâlinden, güneşin yüksekliğinen, yıldızların uzaklığından, Kıblenin ve öğle vaktinin tâyininden, nehirlerin genişliğinin tespitinden ve rub'u müceyyibden bahseder.
  2. Hulâsat el Hay'a: Hey'et ve riyaziyyat üzerine hazırlanmış temel olarak Ali Kuşçu'nun Fethiye adlı eserinin Türkçeye tercümesi olup yazar tarafından ilâve bilgilerle genişletilmiştir.
  3. Kitab el Muhit fi İlm'al Eflâk ve'l Abhur: Seydi Ali Reis tarafından, 1554'de kaleme alınan bu eser denizciler için bir Hint Denizi Rehberi olup deniz astronomisine ve fizikî coğrafyaya ait bilgiler de içerir.

olarak sıralanabilir. Denizciliğe gönül verenlerin ise en azından dördüncü kitap olan Mir'at ül Memâlik'i okumaması olmaz. Ne yazık ki diğerlerinin günümüz harfleriyle basılmış örnekleri mevcut değil (en azından ben rastlamadım) oysa mesela Kitab el Muhit fi İlm'al Eflâk ve'l Abhur birkaç asır önce kimi Batı dillerine bile tercüme edilmiştir. Ülkelerin Aynası bile ancak 19.yüzyılda sırasıyla Almanca, Fransızca ve İngilizce'ye tercüme edildikten sonra yavaş yavaş bu topraklarda tekrar hatırlanmaya başlanmıştı.

♦ Kaynaklar

1. Ülkelerin Aynası (1) - http://uskudar.biz/ihbarname/emare/katı-hâl-akü-teknolojisi-ülkelerin-aynası.html
 
Telif Hakkı © 1997-2024 [uskudar.biz]
- sürüm 6.0.0 - Bütün Hakları Saklıdır.
Kullanım şartları için tıklayın!