Islak Soğuk Işık
Perşembe, 13 Şubat 2025

Yine günlerden bir gün, Ekvatorun yaklaşık 6 derece kadar kuzeyinde, Doğu-Batı istikâmetinde Sri Lanka üzerinden Hindistan'a doğru seyir hâlindeydik. İçinde bulunduğumuz Ocak ayında, fırışka rüzgâr, poyraz yönünden kesintisiz ve sâbit bir hızla günlerdir tatlı tatlı esip duruyor ve böylece altımızdaki, yelkenle yürüyen 30 kademlik ahşap kayık da sancak kıç omuzluktan aldığı bu geniş apazla, 4mil civarında oldukça sabit bir hız ile bizi günlerdir Batıya taşıyordu.

Bu gece güverte nöbeti bende, diğer üç mürettebat da sıcağın verdiği bitkinlikle aşağıya inip uykuya daldı bile. Havuzlukta uzanmış oturuyorum, yekeyi kullanan otopilot arada vızıldıyor. Çöken ay karanlığı sayesinde, yıldızları saymazsak, artık etraf tamamen siyah. Ve üzerinden geçtiğimiz suda müthiş bir ışık gösterisi başlıyor.

Yemyeşil çok yoğun bir yakamoz kayığın dümensuyunda bir kuyruklu yıldız gibi akıyor. Yakamoz genellikle mavi olur ama bu çok canlı bir yeşil. Saatler sonra ihtiyaç hâsıl olunca ayağa kalkıp kıçüstünde sol kolumla ıstıralyaya sarılarak ve dizlerimi vardavela tellerine dayarak sintine basmak için duruyorum. Buradan, teknenin sonundan ve daha yukarıdan bakınca manzara çok daha muhteşem bir hâl alıyor.

Neredeyse görünmeyen karanlık su yüzeyinde yaklaşık 30-40cm genişliğindeki yakamoz akışı gerçekten müthiş ama buradan bakınca daha derinde, uzun salmanın ucundan dökülen herhalde 10-15cm genişliğindeki, kanat ucu girdabından tetiklenen ikinci yakamoz akışını da hayranlıkla seyre dalıyorum, su sanki orada değil gibi. Bu şarhoşlukla malûm sıvıyı denize gönderiyorum ki ilk damla su yüzeyine temas eder etmez orada, zifiri karanlık içinde daire şekilinde bir ışık patlaması daha oluşuyor ve kısa ömürlü de olsa üçüncü bir yeşil kuyruklu yıldız daha 4mil hızla uçmaya başlıyor.

Bu olayın gerçekleştiği yerin yaklaşık konumunu [Resim.1] üzerinde sarı ile gösterildi ki Hindistan yarımadasının ucunun biraz doğusuna bakıldığında görülebilir. Aslında o günlerde Dünya denizlerinin "en parlak" bölgesinde seyir yapmakta olduğumuzu da bilmiyorduk.

Denizlerde Yakamozla Karşılaşma İhtimâli

Resim.1) Dünya denizlerinde, [Ocak-Şubat-Mart] dönemi için yakamoz ile karşılaşma ihtimâlinin gösterimi. Beyaz alanlar "veri yok" anlamındadır. [3]
Hint Denizinin Kuzeyi Dünyanın en parlak, en ışıldayan bölgesidir.

Resim üzerinde fare tekerliği ile yaklaşmak ve fare ile sürüklemek de mümkündür...


Canlıların kendi ışığını üretme olayına "biyoışıldama" adı verilir ve ürettikleri bu ışığa "soğuk ışık" da denir. Dünya üzerinde kendi ışığını üretebilen pek çok canlı türü mevcuttur. En bilinen örnek olarak ateşböcekleri gösterilebilir.

Bununla birlikte biyoışıldama yeteneğine sahip canlıların çok büyük bölümü denizlerde yaşar. Özellikle güneş ışığının nüfuz edemediği derin sularda yaşayanların tahminen %80-90 kadarında biyoışıldama yeteneği mevcuttur.

Biyoışıldama temel olarak; canlının biyokimyevi bir tepkimeyle açığa çıkan enerji yoluyla foton üretmesidir. Bu tepkime çoğunlukla lusiferin adlı bir molekülün oksitlenmesi temelinde gerçekleşir ve canlının türüne göre lusiferin moleküllerinin yapısı da değişir. Söz konusu ışıldama görünür ışık dalga boylarında odluğu gibi morötesi veya kızılötesi alanlarda da gerçekleşebilir.

Sitenin doğası gereği burada biyoışıldama yalnızca deniz canlıları temelinde ele alınacaktır. Denizdeki canlılar biyoışıldamayı; avlanma, savunma, üreme gibi amaçlarla kullanırlar. Denizlerde biyoışıldayan canlı türlerini sıralamak gerekirse:

  • Bakteriler
  • Dinoflagelatlar
  • Radyolaryanlar
  • Knidliler
  • Taraklılar
  • Yumuşakçalar
  • Ostrakodlar
  • Kopepodlar
  • Kriller
  • Kıllıçenelliler
  • Kafadanbacaklılar
  • Balıklar
şeklinde bir dağılım söz konusu olabilir.

Bunlar içinden, takip edecek iki yazının daha bağlantılısı, odaklanılacak tür, yalnızca dinoflagelatlar olacaktır.

Deniz canlıların ürettikleri soğuk ışıkların renkleri de türlere ve amaçlara göre farklılıklar gösterir. Deniz suyu güneş ışığının içerdiği farklı görünür renkleri farklı seviyelerde soğurur. Örneğin kıırmızı denizin derinliklerinde ilk kaybolan renktir ve ancak 25m civarına kadar erişebilir. Kabaca; sarı 50m'den, yeşil 100m'den ve nihâyet mavi de 200m'den sonrasına nüfuz edemez.

Bu renklerin içinde en uzun dalga boyuna (~700nm) ve dolayısıyla en az enerjiye sahip olan kırmızı ve en kısa dalga boyunda (~400nm) olduğu için en yüksek enerjiyi taşıyan mavi, bu şekilde davranmaktadır da denilebilir. 200m'nin altında ise bu sebeple mutlak karanlık başlar.

İşte yine muhtemelen aynı nedenle, azami menzilden görünürlük hedefleyen yakamoz canlıları büyük oranda 400nm-500nm aralığı içinde ama değişen dalga boylarında mavi ışık [Vidyo.1] üretilerler, yazının başında bahsettiğim yeşil yakamoz ise 500nm-600nm ile tanımlanan yeşil aralığın ortalarındaydı (belki 540-550nm gibi) diye tahmin ediyorum ve satha yakın dinoflagelat türleri için yeşil maviye nazaran daha nadirdir. Çok derin sularda ise kırmızıyı kullanan canlılar bile mevcuttur.

Deniz suyu ve ışık meselesini geçmişte başka bir vesileyle de ele almaya çalışmıştık...

Yakamoz

Türkçe'de denizdeki biyoışıldamayı tanımlayan özel bir ifâde mevcuttur: Yakamoz. Bu sözcüğün ilginç kökeni merak edenler, diğer kaynaklar yanında [1]'e de bir göz atabilir.

Yakamoz olayının başlıca sorumlusu ise büyük ihtimâlle dinoflagelat başlığında toplanan bitkiplanktonlardır çünkü bu kelimenin ortaya çıkışı ancak deniz yüzeyine yakın yerlerdeki biyoışıldamanın gözlemlemnesiyle gerçekleşmiş olsa gerektir ve deniz yüzeyine yakın yoğun, bulutsu ışıldamanın başlıca sorumluları dinoflagelatlardır; gerek yazının başında hikâye edilen, gerekse aşağıdaki yunus vidyosunda görülebilen gibi:

Vidyo.1) Kuzey Amerikanın Batı kıyısında görüntülenmiş bir yakamoz vidyosu.

Dinoflagelatlar

Tek hücreli bu canlılar denizlerdeki bitkiplanktonaların önemli bir bölümü teşkil ederler ve bütün denizlerde, yüzeye yakın gözlemlenen yoğun biyoışıldamanın çoğundan sorumludurlar.

Denizlerdeki besin zinciri için çok önemli olan ve mâlûm sebeple ateş yosunu da denen bu canlılar sarı-boz renktedir. İkibin civarında dinoflalegat türü mevcuttur ve bunların bilinen yalnızca 81'i biyoışıldama davranışı göstermektedir. Genellikle 15-40mikron çapında bir boyuttadırlar, en büyükleri ise 500-2000mikron çapa ulaşabilen Noctiluca Scintillans'tır.

Dinoflagelatlar mekanik uyarılmaya bir tepki olarak 107-1010 adede kadar foton üretirler. Sahip oldukları biyolojik zamanlama mekanizması sayesinde gün ışığının varlığında uyarılsalar da soğuk ışık üretmezler ve boşa enerji harcamazlar!

Bu yeteneğe sahip deniz canlılarında ışıldama için gereken uyarılma süreci türlere göre değişir ve şu mekanizmalarla olabilir:

  • Mekanik
  • Elektrik
  • Isıl
  • Optik
  • Kimyevi
  • Manyetik
Aynı canlı için birden fazla mekanizma ile uyarılma da mümkündür, mekanik + elektrik vs. gibi.

Biyoışıldama özelliğine sahip dinoflagelat aileleri; Ceratiaceae, Ceratocorythaceae, Goniodomataceae, Gonyaulacaceae, Gymnodiniaceae, Noctilucaceae, Ostreopsidaceae, Peridiniaceae, Polykrikaceae, Prorocentraceae, Pyrocystaceae, Pyrophacaceae olarak belirtilmektedir.

Bitki kökenli canlılar olan dinoflagelatlardaki lusiferin, klorofile benzeyen ve esas olarak mevcut metal iyonları bakımından farklılık gösteren bir tetrapiroldür. Aslında bu iki bileşiğin fotosentez ve ışıldama arasında 24 saatlik bir temelde gece-gündüz döngüsünde birbirine dönüşüyor olabileceği düşünülmektedir, gündüz klorofil, gece lusiferin şeklinde.

Yakın Çevre

Türkiyenin çevresindeki denizlerde biyoışıldama hakkında ne biliyoruz sorusu hemen akla geliyor. Ne yazık ki ülkenin üniversitelerinde ve araştırma kurumlarında konuyla ilgili yapılmış pek bir ciddi bilimsel çalışma mevcut görünmüyor! Oysa ki Mavi Vatan gibi havalı sloganlarla gaza gelmek ne kadar kolaydı ama böyle bir söylemin içini doldurmak için lâfâ değil çok başka şeylere ihtiyaç var.

Bu durumda örneğin Karadenizdeki dinoflagrelatlar hakkındaki verileri nereden elde edebiliyoruz; Ruslardan ve Ukraynalılardan, İspanyollardan ve Fransızlardan ve tabii Amerikanlaylılardan ve dahi Yunanlılardan(!) Artık neredeyse her mahallesinde üniversite olan bu topraklardan birilerinin çıkıp bu konuda da (diğer pek çok denizel araştırma alt başlığında olduğu gibi) araştırma yapmıyor olması inanılacak gibi değil. Ne yâni, mesela bu alanda araştırma yapmayacağımızı beyan ettiğimiz bir "ikili anlaşma" falan daha mı var? Olur mu olur ; ) Ne yapalım, başka bir mantıklı açıklama nereden bulunabilir ki!

Hazır Karadeniz demişken güzel bir görüntüyle devam edelim kara nasıl yeşile döner: hemen her yıl tekrar eden mevsimlik bir bitkiplankton patlamasıyla! Karadeniz dışı etkenlerin bu patlamalar ve dahası üzerindeki etkileri de oldukça büyüktür.

Karadenizde plankton patlaması

Resim.2) Karadenizde plankton patlaması, 29 Mayıs 2017. [2]

Resim üzerinde fare tekerliği ile yaklaşmak ve fare ile sürüklemek de mümkündür...


Karadenizde 37 aileden toplam 456 tür dinoflagelat yaşadığı (yabancı) araştırmacılar tarafından 1876'dan(!) bu yana sürdürülmekte olan çalışmalarla belirlenmiştir. Bunların bir bölümü de biyoışıldayan türlerdir. Karadeniz, Batı Akdeniz kadar parlak olmasa da Orta Akdenizden 10 kat kadar daha parlak olabilmektedir.

Karadeniz'in Kuzeyinde biyoışıldama yıl boyunca mevcut olabilir, yine de yaz kışa göre daha parlaktır. Güney Karadenizde de yazın ışıldama mevcuttur, kış için yeterli veri mevcut değildir. Bu bölüme ait veriler kış dönemi için [Resim.1] üzerinde de gösterilmiştir.

Marmara Denizi için yeterli veri mevcut değildir, Güney Karadeniz ile benzer bir davranış beklenebilir ki bunun anlamı elde yeterli veri olmadığıdır!

Akdenizin Batısı daima Doğusundan daha parlaktır. Bilhassa Septe Boğazının çevresi son derece parlaktır.

Batı Akdenizde toplam plankton varlığın yaklaşık %21'i biyoışıldama özelliğindeki 4 dinoflagelat türünden oluşmaktadır: Ceratium, Peridinium, Pyrocystis ve Noctiluca.

Doğu Akdenizde toplam plankton varlığın yaklaşik %20'si biyoışıldama özelliğindeki 2 dinoflagelat türünden oluşmaktadır: Ceratium ve Pyrocystis.

Böylece bu uzun giriş ile birlikte, uzun yıllardır sırasını bekleyen, esas konuya sıra gelebilecek gibi görünüyor...

♦ Kaynaklar

1. Yakamoz sözcüğünün kökeni hakkında - https://www.turkicresearch.com/files/articles/38.pdf
2. Uydu görüntüsü - https://earthobservatory.nasa.gov/images/90318/turquoise-swirls-in-the-black-sea
3. Patterns of Bioluminescence in the Oceans, 1981, R. V. Lynch
4. Plankton Distribution in the Mediterranean Sea 1962-1963, 1970, James A. Bruce
5. Bioluminescent Marine Plankton, 2022, Ramasamy Santhanam
6. Bioluminescence in the Sea, 2010, Steven H.D. Haddock - Mark A. Moline - and James F. Case
7. Black Sea Dinoflagellata, 2012, A. Krakhmalny1 - Yu. Bryantseva - V. Velikova - O. Sergeeva - K. Skuratova - N. Dereziuk
 
Telif Hakkı © 1997-2025 [uskudar.biz]
- sürüm 6.0.0 - Bütün Hakları Saklıdır.
Kullanım şartları için tıklayın!