[ Anadolu mayasında, "Ay Yıldızlı Al Bayrak"ın üzerinde "birlik" yazar. Bu bayrak her yerde "şeref"le açılır; "vatan"ın bekası için, "can pazarı"nda "susamışın su içmesi" gibi teslim edilen "can"ı, "can"ın "asli aidiyet"ini ve "birliğimiz"i gösterir, bu itibarla "kutsal"dır. ]
Önceki yaz, evlere hapsedildiğimiz sokağa çıkma kısıtlamalarının kaldırılmasından hemen sonra hem denizi koklamak, hem de hasret gidermek için arkadaşlarla Salacak İskelesinde buluşmuştuk ki Hayrullah Amca ile de karşılaştık. Hoşbeşten sonra bana hemen mutlaka okuman lâzım diye bir kitap tavsiye etti: Anadolu Mayası.
Kim yazmış diye sordum, Yalçın Koç dedi. Bir an düşündükten sonra hani fizikçi olan, Ahmed Yüksel Özemre'nin talebelerinden olan mı diye sordum, ta kendisi dedi. Bütün bu göstergeler ışığında kitabı hemen alıp okumak şart oldu.
Bu arada Yalçın Koç'tan ilk kez nasıl haberdar olduğumdan [1] üzerinde bahsetmiştim ve her ne kadar o yazıda da bahsi geçen "Portreler Hatıralar" isimli kitabı doğrudan tanıtmaya fırsat olmadıysa da bu vesileyle bir kez daha hatırlatmış olayım, hem böylece o kitap vasıtasıyla bahsi geçen yazarı da birazcık daha tanıma fırsatı bulmuş olabilirsiniz.
"Anadolu Mayası"na gelirsek, kısaca; hayatımda okuduğum en etkileyici kitaplardan biridir diyebilirim, şahane bir eser.
Daha fazla yoruma gerek yok, yalnızca birkaç cümle [sarı] alıntı ile kararı okuyuculara bırakmak yeterli. Tabii ki bu topraklarda doğup, yaşayıp da mayası tutmamış olan bahtsızlara yönelik bir kitap da değil ; )
Diğer taraftan, tanıyabildiğim kadarıyla, siteyi düzenli olarak izleyen arkadaşların büyük bölümüne doğrudan ve deriden hitap ediyor...
[ Bu kitap, Anadolu mayası üzerine bir incelemedir. ]
[ Anadolu mayası, Anadolu Türk kimliğinin esasıdır; yok olmak, yok edilmek tehlikesi içine düşürüldüğümüz bu safhada, kurtuluşun yegane yoludur ve nihai dayanağıdır. ]
[ "İnsan" kavramının bulunmadığı diyarda, "maya"dan ve "öz"den söz edilemez. ]
[ Anadolu mayası, "farklı katmanlar"ın bir "sentez"i olamayacağı gibi, "kültür" esasına dayanan "antropoloji" anlayışı ile de "örtülerek kuşatılamaz" ve temellendirilemez. ]
[ Batı'nın esası iki adet "dil"den ve bir adet "kurum"dan ibarettir. Diller, "Grekçe" ve "Latince"dir; kurum ise "Kilise"dir. Batı'yı, bu itibarla, "Grek-Latin-Kilise diyarı" olarak vasıflandırdık. Grek-Latin-Kilise diyarında, “ferdi bireysel özgürlük” iptal edilir. ]
[ Şimdi soralım: Anadolu mayasında, “ferdi özgürlük”ün esası nedir? ]
[ Anadolu mayasında, “ferdi özgürlük”ün esası “gönül”dür. Anadolu mayasında, “birey”, “gönlünü bilerek” “özgür” olur. ]
[ Anadolu mayasında, “ferdi birey”in asli vasfı, “özgür” oluşudur. Oysa, Grek-Latin-Kilise diyarında, “birey”in “yığınsal” olarak oluşturulması, “birey”in “asli özgürlüğü”nün iptal edilmesine bağlıdır.. ]
[ Bu diyarda, “bireysel özgürlük”, “yığınsal birey”ler arasında, “zıtlık” esasına dayanan bir “sınırlandırma-serbestleştirme” ilişkisidir; bu, Anadolu mayası açısından “sözde özgürlük"tür. Grek-Latin-Kilise diyarında, “ferdi bireysel özgürlük”ün, kısacası “özgürlük” ün yolu “kapalı”dır. ]
[ Anadolu’daki ferdi bireyin dayanağı "Türkistan"dan gelen "kelam"dır. Yani bizatihi kendi "öz"üdür, kendi "esas"ıdır. Yığına dayanılarak "ferdi birey" olunmaz. "Ferdi birey" olunmadan "insan" olunmaz. "İnsan"ın olmadığı yerde" medeniyet" olmaz. Medeniyet Anadolu’ya mahsustur. Teknoloji ile medeniyeti karıştırmamak gerekir. ]
[ Grek-Latin-Kilise diyarında, “ferdi bireysel özgürlük” iptal edilir. ]
[ Anadolu mayasında, "ferdi özgürlük"ün esası "gönül"dür. Anadolu mayasında, "birey", "gönlünü bilerek" "özgür" olur. ]
[ Anadolu mayasında "bilgi" mayalanma neticesinde "gönlün bilinmesi" ile, aslın bilinmesi ile ortaya çıkan bir dönüşümdür... ]
[ Mutlak olan "kelam", izafi olan söze sığmaz. Nasıl sığsın; "izafi" olan, "mutlak"ı nasıl kuşatabilir. ]
[ Nasreddin Hoca'nın çaldığı maya hiç tutmaz mı, tabii ki tutmuştur; ama nerede ve nasıl tutar? "Göl" nedir, "çalınan maya" nedir, "mayayı çalan" kimdir? ]
[ "Binilen dalın kesilmesi" neticesinde ayak yere basar. "Binilen daldan düşüş" ve bunun neticesinde "yere basış", bir "dönüşüm"dür. "İnilen", artık "kesilebilecek bir şey" değildir; "esas"tır. Burada yol yürünür. ]
[ "Anadolu'da ki Vahhabilik", "Kilise"nin Anadolu'daki mütekabilidir; "Kilise"ye, Anadolu'da karşılık gelendir. ]
[ "Kilise erbabı" ile "Anadolu Vahhabileri" arasındaki fark, "dış"sal bir "kılık kıyafet" farkından ibarettir, gerisi aynıdır. ]
[ "Vahhabiler"in "vatan"ı iktidar sağlamak üzere "mevzuat düzenledikleri her yer"dir. Bu ahval Anadolu Mayası ile uyuşmaz. ]
[ Anadolu mayasında "vatan", "ferdi birey"in yeşerip geliştiği ve "ferdi birey"lerin "birliği"nin oluşturduğu mekandır. "Vatan"ın "esas"ı, Anadolu mayasında, "ferdi birey"in "asli aidiyeti"ne dayanır, bu nedenle "vatan", "kutsal"dır. Anadolu mayasında, bu nedenle "vatan" için "susamışların su içmesi" gibi "can verilir" ve gerekli olduğunda "vatan" için tereddütsüz "baş alınır". ]
[ Vahhabiler" Anadolu mayasındaki "vatan"ı fark eder ama idrak edemez; "asli aidiyet" yoluyla "vatan"ı idrak edebilselerdi, "dönüşür"lerdi. ]
[ "Vahhabiler" Anadolu mayasının halkı değildir, çünkü "mayaları tutmamış"tır. ]
[ "Vahhabiler"in kendilerine mahsus "vatan"ları olduğu gibi, kendilerine mahsus "bayrak"ları da vardır. ]
[ "Vahhabi bayrağı", sadece kendi aralarında "gizli saklı" açılır; bu bayrağın üzerinde "nifak" yazar. "Vahhabi bayrağı" Anadolu mayasının sağladığı "birlik"e karşı durur. ]
[ "Vahhabi"nin doğası, "nifak"tır; "birey"in esasını örten bir "bölücülük"tür. ]
[ "Birliği" ortadan kaldırmanın ilk adımı, "birliğin kimliğini" sorgulamaktır. "Vahhabi", bu itibarla, önce "birliğin kimliği"ne nifak sokar... Bölmek için, Grek-Latin-Kilise diyarındaki "yığının" kuruluş unsurlarını, mesela "etnik" farkları kullanır. ]
[ Anadolu "Vahhabi"si bazen "siyasi kisve" altında kendini gösterir. Bazen de, "cüppe" giyer, "dini kılık" içerisinde, "ortalık yerde" "ağlaya sızlaya" iş tutar; bunda da "Vahhabi"nin ahvali, "Sodom ve Gomore" ahvalidir. ]
[ "Tarih"in "bu an"ı itibarıyle, "Anadolu mayası"nın maruz bırakıldığı "yok olma, yok edilme" tehlikesi, "Endülüs mayasının" uğradığı "kırım" ile yakında alakalıdır. ]
[ "Vahhabi damarı"nın ortaya çıkardığı "mevzuat", Grek-Latin-Kilise diyarındaki "müktesabat" ile kökten bir uyum içerisindedir. Grek-Latin-Kilise diyarı, "Vahhabiler" ile oluşturduğu bu kökten uyumu, önce bölmek sonra yoketmek üzere Anadolu'ya girmek için "köprü" olarak kullanır. ]
[ Hem kendi "doğa"ları itibariyle, hem de Grek-Latin-Kilise diyarı ile sağladıkları "kökten uyum" nedeniyle "Vahhabiler", Anadolu mayasının en tehlikeli "can düşmanı"dır. ]
[ "Anadolu Mayası"nın esası, "cümle varlığın birliği ve kardeşliği"dir. ]
[ Cümle varlığın birliği ve kardeşliğinin esası, Hatem olan Kelam’dır. Hatem olan Kelam’ı dinler arası diyalog yoluyla inkâr eden, cümle varlığın birliği ve kardeşliğini, esasen inkâr eder. Bu durumda hoşgörü ve tolerans sözcükleri yoluyla ortaya konulan kavramların esası, bizzat Kilise teolojisinden ibarettir.. ]
[ Anadolu Mayası neydi? ]
[ Anadolu mayası''nı ''bilmeyen'', ''mevcut durum''u, ''Anadolu'' için ''son (final)'' zanneder. Oysa, “Anadolu”nun, nice “son” zannedilen “safha”yı, “sonlandırdığını” hatırlayamaz. Nasıl hatırlasın? ]
[ Aşk olsun Anadolu'daki Maya'ya, Aşk olsun Anadolu'yu Mayalayanlar'a, Aşk olsun ve de Selam olsun Anadolu'da Mayalananlar'a, Aşk olsun ve de Selam olsun Anadolu için Can Pazarı'na Çıkanlar'a ve Can Verenler'e ve Verecekler'e. ]
♦ Kaynaklar1. Portreler Hatıralar hakkında - https://uskudar.biz/denizcilik/tarih-ve-tekerrür-ve-türkiye-ve-almanya-ve-şu-ve-bu.html
|