Ciddi meseleler iyice can sıkıcı olunca arada kafayı biraz olsun dağıtmak için mevzuyu değiştirmek belki iyi olabilirdi. İşte bu yazıya sebep olan etken de geçenlerde izlediğim Le chant du loup adlı yeni bir film sebebiyle oldu denilebilir. Bu filmin ilgimi çekmesinin tek sebebi denizaltı temalı olmasından ibâretti, zâten bu sebeple de izlemek kaçınılmaz olmuştu.
Oysa ilk bakışta filmin bir "kutsalodun" ürünü değil de fransız kökenli olması bile ümit verici gibi görünmesine etki etmişti. Fakat netice itibarı ile daha ilk dakikalardan itibaren bir facia ile karşı karşıya olunduğu izleyiciye ispatlayan bu dandik ötesi film, 2000 tarihli U-571 in elinden en kötü denizaltı filmi ünvanını rahatlıkla alabilecek kadar berbat bir şeydi doğrusu. Bu vesileyle eski denizaltı filmlerinden de birkaç satır bahsedilebilirdi ki konuya merak duyabilecek gençler aradıklarını biraz daha kolay bulabilsinler.
Açık konuşmak gerekirse denizaltı temalı filmler tarihinde mükemmel denebilecek sadece bir adet eser olduğu için bu iş pek de zor değil. Gerçi tam senesini hatırlayamıyorum ama gâliba 1982 veya 83 olmalı, yeni bir film Türkiye'de gösterime girmişti ki o zamanlar Harbiye'deki As sinemasında bu filmi görünce içeri dalmıştım: Das Boot
Resim.1) 1981 tarihli Das Boot filminin bir afişi. Tarihteki "gerçekten iyi" tek denizaltı filminin, bu teknolojinin tarihini yazmış olan almanlar tarafından yapılmış olması da şaşırtıcı değil.
O günden bu güne kaç kez izlediğimi unuttuğum Das Boot için sadece sinema filmi demek biraz haksızlık olabilir çünkü bu yapıt, son derece başarılı oyunculuk ve ortam tasarımı yanında denizaltı savaşının nasıl olduğunu, çok ince ayrıntılara varıncaya kadar izleyiciye aktarmasındaki titiz tarihi ve teknik gerçekçilik gibi ögeleri ile aynı zamanda bir İkinci Dünya Savaşı belgeseli gibi de düşünülmelidir.
Zâten oldukça uzun ve etkileyici bir bir film olan Das Boot uzun yıllar sonra DVD üzerinde dağıtılmak üzere çıkartılan uzatılmış yönetmen kesimi sürümü ile durum daha da güzel bir hâl almıştır, daha yakın zamanda ise altı bölümlük dizi olarak yaklaşık beş saatlik en uzun sürüm yayınlanmıştır. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki bu filmi sinemada seyretmek ile küçük bir ekran üzerinde izlemek arasında çok büyük bir fark mevcuttur.
Bir daha das Boot gibi bir film yapılamadı ve zaman itibarı ile artık yapılabilmesi de pek mümkün değil. Bununla birlikte kutsalodun sinemasının ürettiği pek çok denizaltı temalı film de mevcut. Bunların hepsi oldukça başarısız kuru propaganda ve ucuz basmakalıp senaryo temelinde yapımlar. Yine de her şeye rağmen izlenebilecek birkaç tanesi mevcut ki bu ikinci grubun içinde bence en iyisi açık ara Crimson Tide adlı 1995 tarihli film. Propoganda dozunun arttığı K-19 (2002) ise gerçek bir olaya dayanmasının da etkisiyle izlenebilir sayılır. Meşhur The Hunt for Red October (1990) ise gringo propagandasının dibine vurmuş, çeşitli açılardan fasarya bir çalışma olmasına rağmen yine de kendini bir şekilde izlettiriyor. Geri kalan denizaltı temalı bütün diğer filmler ise izlemeye değecek şeyler değil.
Resim.2) İzlenebilir seviyede denilebilecek diğer üç denizaltı filminin iyiden kötüye doğru bir dizilişi.. |