Malzeme teknolojileri günümüz dünyasındaki en hayâtî kavramlardan biridir. Böylesine önemli bir çalışma sahasını, her biri kayda değer, çeşitli alt başlıklara ayırabilmek mümkündür ve bütün bunların içinde temel yapıtaşının ise madenler ve madencilik olduğu söylenebilir.
Kıtaların çarpıştığı bir noktadaki topraklar üzerinde mûkim güzel memleketimiz tam da bu çarpışma sebebiyle ciddi bir deprem bölgesi olması yanında belki de bu zorluğun bir karşılığı olarak; müthiş bir iklim çeşitliliğinden kaynaklanan zengin doğal imkânlarla birlikte, yine aynı sebeple madenler açısından da gâyet verimlidir ki bu durumu kolayca gözler önüne serebilen meşhur(!) Bor veya Toryum gibi meselelerden burada bahsedilecek değildir, zâten daha önce ele alındığı üzere Krom [1] mevcut genel vaziyeti özetlemeye şimdilik yeterlidir.
Bu topraklarda madencilik denilince akla gelen ve gerçekte umursanan yalnızca ikibuçuk şey mevcuttur: Petrol/DoğalGaz ve Altın. Ne de olsa hemen köşeyi dönüverme tutkumuz köklüdür ama buradaki konumuz bunlar da değildir.
Diğer taraftan buradaki içerik aynı zamanda Altın Coşkusu'nun devamı da olduğundan, mevzunun kavramsal bütünlüğü yanında, işitsel sürekliliğinin de sağlanması uygun olurdu, öyleyse; per qualche dollaro in piu:
Dikkâtli okuyucuların yazının başlangıcındaki fotoğrafı görür görmez kolayca tahmin edebildiği üzere nihâyet bugünün konusuna gelinebildi: VOLFRAM
Periyodik cetvelde W ile tanımlı olan Volfram elementi 19,25g/cm3 gibi son derece yüksek bir yoğunluğa sahip, 3.422oC ile en yüksek erime sıcaklığında ve aynı zamanda genleşme katsayısı düşük, son derece sert, çok yüksek mukavemetli, aşınmaya, ısı ve elektrik iletkenliğine karşı direnci yüksek, velhâsıl bütün bu niteliklere aynı anda sahip olması sebebiyle mühendis bakış açısında; müthiş, şahâne bir metaldir.
Volfram doğada saf olarak değil ancak mineraller içinde bileşik olarak bulunabilir. İnsanoğlu tarafından tanımlanan ilk Volfram taşıyıcı mineral olan Volframit [(Fe,Mn)WO4] Almanya'da, ikincisi olan Şelit [CaWO4] ise İsveç'te keşfedilmişti. Bugün bilinen yirmiden fazla Volfram taşıyıcı mineral mevcutsa da iktisâdî açıdan en önemlileri bu ikisidir. Bu mineraller içinden Volfram'ın tamamen ayrıştırılarak element olarak tanımlanması ve adlandırılması ise 1771'de gerçekleşmiştir.
Volfram'ın mineral temelinde keşfedilmesi Almanya'da gerçekleştiği için bu elementinin isminin almanca kökenli olması doğal bir durumdur ki bu isim "wolf (kurt) + rahm (sütünün kaymağı)" şeklinde bir kökenden "Wolfram" olarak türemiştir1 fakat daha yakın tarihte bu mesele bir kültür savaşının içine de dahil olacaktır...
İkinci Dünya Savaşından sonra ABD'nin bütün uluslararası kuruluşlar üzerinde giderek artan bir hâkimiyeti söz konusu oldu. İşte böylece o döneme kadar ingilizce konuşulan ülkeler haricinde baskın olarak kullanılmakta olan 74 atom numaralı elementi tanımlayan eski ve köklü Wolfram kelimesine de savaş açabildiler. Önce yoğun baskı ile IUPAC2 gibi uluslararası kimya örgütlenmelerinin Wolfram ile birlikte Tungsten kelimesinin de kullanmasını sağladılar ve sonunda 2005 itibârı ile Wolfram'ı attırdılar. Şimdi de bu elementin periyodik cetvellerde W harfiyle gösteriliyor olmasıyla uğraşmaya başladılar.
Bu gelişmeler üzerine günümüz Türkiyesinde de artık ABD'ye tapan akademik çevreler Volfram kelimesini terk edip hızla Tungsten'e geçiverdi. Bunu yaparken de Volfram ifâdesinin sâdece Almanya ve İsveç'te kullanıldığı, dünyanın geri kalanında kullanılmadığı şeklinde bir yalanı söylemekten de hiç çekinmiyorlar.
Tarihi süreç ve kelimenin hikâyesi göz önüne alındığında Türkçede Volfram yerine Tungsten kullanmak mesela Demir yerine Iron kullanmakla eşdeğerdir, eh o günler de yakındır bu gidişle... İngilizce karşısında köpekleşmiş bir akademik/bürokratik altyapının acı sonuçları artık kaçınılmaz görünüyor, maalesef olay ufkunu aştık gibi...
Birkaç Dolar İçin
Eldeki mevcut bilgilere göre Türkiye'de Volfram minerali ilk kez 1945 yılında Söğüt-Dudaş Antimuan yatağında bulunmuştur. İlk Volfram madenciliği ise 1967 yılında özel bir şirket tarafından Niğde'de gerçekleştirilmiş ve 1975'e kadar sürdürülebilmiştir.
Ayrıca, 1920 tarihli bâzı ingiliz belgelerinde Türkiye'den Almanya'ya; 1911 yılında 13ton ve 1912 yılında 54ton derişik Volfram satıldığı yönünde ilginç bir bilgi mevcuttur. Eğer bu iddia doğru ise söz konusu madenciliğin nerede yapıldığı bugün için meçhûldür ve araştırılmaya değer bir bilgidir.
Türkiye'nin (bilinen) en büyük Volfram yığıntısı Bursa Uludağ'daki şelit (CaWO4) yatağıdır ve Dünya üzerindeki (tespit edilebilmiş) toplam Volfram cevherinin yaklaşık %2'si gibi büyük bir miktarını barındırmaktadır. Ayrıca en önemlileri Elazığ, Çanakkale, Niğde, Yozgat olmak üzere 28 noktada daha Volfram cevherleşmesi uzun yıllar önce tespit edilmiştir.
Etibank, Uludağ'da 1971'de başlatılan yatırım sonucunda Ocak 1977'de hizmete alınan tesis ile deneme üretimine başlamış ve maalesef 1989'da faaliyet sonlandırılmış, tesis kapatılmıştır. Açıklanan verilere göre yıllık ortalama 530ton civarında derişik Volfram cevheri üretilmiş ve ihraç edilmiştir.
Bununla birlikte çeşitli teknolojik sorunlar, talep edilen yatırımların yapılmaması ve dünya Volfram piyasasındaki gelişmeler [Resim.2] bahane edilerek üretim durdurulmuştur. Öngörülen yıllık üretim ise 2.900ton (%65'lik WO3) civarındaydı ki bunun eşdeğeri ~1.500ton saf volfram metalidir. Gerçekleşen yıllık ortalama üretimin saf metal eşdeğeri ise ~270ton kadardı. O dönemde tam kapsamlı bir üretim altyapısı ülkede mevcut değildi ve sadece zenginleştirilmiş cevher üretimi/satışı ile yetinilmişti.
Resim.2) 1900-2018 yılları arasında Dünya piyasasındaki ortalama saf Volfram fiyatının ton başına dolar biriminden değişimleri.
Mavi çizgi doğrudan o günkü fiyat değerinin dağılımı ve daha iyisi Yeşil çizgi ise 2018'e göre enflasyon düzeltmesi yapılmış gerçek değerleri gösteriyor. [3]
Yukarıdaki [Resim.2]'de açıkça görülebildiği üzere Uludağ tesisinde üretim başladığında Dünya piyasasındaki Volfram fiyatları zirve noktalarından birindeydi, 1986 civarında ise dibe oturdu ve böylece verimsiz çalışıyor olması kuvvetle muhtemel bir Devlet işletmesinin zarar etmesi de kaçınılmaz olmuştur diye bir tahminde bulunulabilir.
Bu âni ve büyük fiyat düşüşü muhtemelen Dünya Volfram kaynaklarının yarısından fazlasına tek başına sahip durumdaki Çin'in üretim artışından kaynaklanan arz fazlası etkili olmuştur. Aynı dönemde söz konusu fiyat düşüşü sebebiyle Rus Volfram madenlerinin bir kısmı da kapanmıştır fakat 2005 civarından itibâren fiyatların tekrar hızla yükselmesiyle, kapanan Rus madenleri tekrar üretime dönmüştür.
Ülke
Yığıntı - ton
Pay - %
Çin
1.900.000
59,38
Kanada
290.000
9,06
Rusya
240.000
7,50
ABD
140.000
4,38
Vietnam
95.000
2,97
Türkiye
64.000
2,00
Moğolistan
63.000
1,97
İspanya
54.000
1,69
Bolivya
53.000
1,66
İngiltere
44.000
1,38
Kuzey Kore
29.000
0,91
Avusturya
10.000
0,31
Portekiz
3.100
0,10
Diğerleri
210.000
6,56
Toplam
3.200.000
100,00
Çizelge.1) Dünya üzerindeki en büyük Volfram kaynaklarının ülkelere göre dağılımı. Bu sıralamadaki ülkeler içinde Volfram madenciliği yapmayan sadece tek bir örnek var: Türkiye!
Tabii Türkiye'nin Volfram madenciliği hikâyesinde başka ilginç ayrıntılar da mevcut; bu topraklardaki her taşın altından nemçelilerin çıkması gibi. Örneğin Uludağ'da kurulacak Volfram tesisinin mühendislik hizmetleri Alman Salzgitter firmasına verildi, tesisin kurulması için gereken borç da yine Batı Almanya'dan alındı vesaire ama uzatmayalım ; )
Sıra
Ülke
Üretim - ton
1
Çin
79.000
2
Vietnam
7.200
3
Rusya
3.100
4
Bolivya
1.100
5
İngiltere
1.100
6
Avusturya
950
7
Portekiz
680
8
Ruanda
650
9
İspanya
570
Çizelge.2) 2017 itibârı ile Dünya'nın ilk dokuz Volfram üreticisi.
Burada ABD eksik çünkü üretim verilerini gizli tutuyor ve ABD aynı zamanda en büyük Volfram ithalâtçısıdır.
Dünya üretiminin yaklaşık %80'ini tek başına karşılayan Çin de artık başlıca Volfram ithalâtçıları arasındadır ki bu husus Çin ağır sanayinin nasıl bir sıçrama yapmakta olduğuna dair dikkât çekici bir işârettir.
Türkiye'den daha küçük Volfram kaynaklarına sahip olsa da Avusturya daima önde gelen bir üretici olmuştur ve buna rağmen aynı zamanda hâlâ ciddi bir Volfram ithâlatçısıdır. Bunun ne anlama geldiğini Avusturya'nın güçlü makina sanayisi hakkında bir miktar bilgiye sahip olanlar kolayca anlayabilir.
Büyük bir cevher kaynağına sahip Uludağ tesisi tekrar üretime dönse ve güncel madencilik teknolojileriyle başlangıçta öngörülen Volfram üretiminin sâdece yarısını gerçekleştirebilse [Çizelge.2]'de görülebileceği üzere rahatıkla Dünya'nın dördüncü büyük Volfram üreticisi hâline kolayca gelebilir, hatta eski ilkel teknoloji ile kapanmadan önce gerçekleştirdiği üretimi sağlayabilse bile onuncu sıraya yerleşir.
Kaynak [10] üzerinde 2019 tarihli ilginç bir haber görülebilir; Dünya üzerindeki Volfram kaynaklarının zenginliği açısından altıncı sırada [Çizelge.1] bulunan ve bu değerli kaynakla hiç ilgilenmeyen Türkiye, Özbekistan'da Volfram arayacakmış...
Volfram nâdir bir metaldir, aynı zamanda stratejik bir malzemedir. Bu sebeple Türkiye bir an önce Volfram üretimine geri dönmek ve bu malzemeyi yüksek seviyeli hassas teknoloji sahalarında ihtiyaç duyulan ilerlemeyi sağlamak için dikkâtlice ve akıllıca kullanmak zorundadır. Bu sahaların neler olduğuna girip konuyu şimdilik daha fazla uzatmak da istemiyorum.
Fakat asıl hedefimiz asla zenginleştirilmiş Volfram cevheri, hatta saf Volfram metali üretip satmak olmamalıdır. Hammadde olarak Dünya Volfram piyasasının büyüklüğü çeyrek milyar dolar ile yarım milyar dolar arasında gezinmektedir, hepsi bu, bütün piyasayı el geçirseniz ne olacak! Meselenin sırrı ise başka yerde yatmaktadır. İşte bu sırrı gösterebilmek için küçük ve kolayca anlaşılabilir olacağını umduğum bir örnek ile bitirmek istiyorum:
Metal Ok
Türk Kara Kuvvetleri Almanya'dan bir miktar ikinci el Leopard 2 tankı aldıktan sonra doğal olarak bu tanklar için mühimmat tedârik etmek durumunda da kaldı ve bir alman şirketine 46milyon avro bedelle 9.238 adet 120mm DM63 kinetik enerji mühimmatı sipariş etti. Bu durumda DM63 için ödenen birim fiyat 4.980avro olarak ortaya çıkmış oldu.
DM63 üzerindeki WHA3 metal ok 4,6kg ağırlığındadır ki yüksek mukavemetli çelikten mamûl dengeleyici kuyruğu 100g kabûl edersek her bir DM63 üzerinde ~4,5kg Volfram alaşımı bulunduğunu anlayabiliriz. Söz konusu alaşımın türü açık kaynaklarda belirtilmiş olmamakla birlikte ~%93±2 W, geri kalanını için de Ni-Co-Fe karışımı bir dağılım beklenebilir, şimdilik kabaca tamamen Volfram gibi değerlendirilebilir.
DM63 mühimmatının diğer bileşenleri olan kovan, fünye, barut vesaireyi fiyattan ayrıştırabilmek için tank topundan kullanılan farklı türde mühimmatların maliyetlerinden faydalanılabilir. Örneğin 120mm Yüksek-Patlayıcı tank mühimmatlarının piyasa fiyatları ~2.000 avro civarındadır ve bunu harp başlığı ve diğerleri olarak %50 + %50 şeklinde tahmin edersek, bir DM63 için metal ok hâricindeki, sabotlar dahil bütün bileşenlerin fiyatını kabaca 1.000 avro olarak değerlendirebiliriz.
Bu durumda bir DM63 mühimmatı üzerindeki 4,5kg Volfram alaşımı kinetik enerji mermisinin bedeli kabaca 3.980 avro olur ki böylece Türkiye Cumhuriyeti'nin bu Volfram alaşımının bir kilosuna yaklaşık 884 avro ödediği anlaşılabilir. Bu siparişin verildiği 2000'lerin başında saf Volfram metalinin ortalama piyasa fiyatı 10 avro/kg [Resim.2] civarındaydı!
Böylece bu alım vasıtasıyla o günkü piyasa fiyatı "415bin avro" olan 41,5ton Volfram metalini "36,8milyon avroya" satın almış olduk. Tabii ki bu noktada malzemenin işlenmesi maliyetini göz ardı ettik ama aradaki farkın büyüklüğü göz önüne alındığında, Volfram teknolojileri ile aslında nasıl para kazanıldığı artık biraz görülebilir olsa gerek.
O dönem için elindeki büyük Volfram cevherlerini değerlendirmeyi artık tamamen terk etmiş ve bu metalin işlenmesine yönelik teknolojileri üzerinde çalışmayı da hiç umursamamış, üniversitelerinde mühendis ve bilimadamı değil "neme gerek" kafasında, eski bir Cumhurbaşkanının ifâdesiyle "işini bilen(!)" memur yetiştirmeyi arzulayan bir millet/devlet için kuzu kuzu söz konusu alımı yapmaktan başka bir çâre de yoktu.
Ama böyle bir alımı yapabilmek için para vermeniz de yeterli değildir ve bu kaldıracı nasıl kullanacağını da nemçeli eşrafı çok iyi bilmektedir, gerisini de komisyonunu alan çantacı içeriden hâlledecektir...
Kopil Ya
İşte bütün bu sebeplerle, tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye için sağlam ve gerçekten milli bir sanayi altyapısının kurulabilmesi hedefinde, milli madenciliğe büyük bir önem ve değer verilmek zorundadır. Buradaki özel konuya bağlı olarak belirtmek gerekirse; Volfram ve benzeri stratejik malzemelerin tamamen Devlet hâkimiyeti altında olması gereklidir, böylesine hassas noktalar asla "özel sektör" denilen karanlık yapılara devredilmemelidir.
Evvel zaman içinde Greene ustanın çok isâbetli bir şekilde teşhis ettiği üzere;
"Varlıklıların açgözlülüğü sınır tanımaz!"
ve Batı da bizi içeriden ezmek için bu gerçekliği uzun zamandır çok başarılı bir silah olarak kullanabilmektedir.
[2] üzerinden kolayca erişilebilen TBMM soru önergesi ve cevapları içeren belgeyi okumanız tavsiye edilir. Burada açıkça görülebildiği gibi Uludağ Volfram madeni işletmesi 2004 yılında özelleştirilmiş. Olağan bir ticârî işletme neden böyle bir alım yapar? Tesisi daha da geliştirip, verimi, dolayısıyla üretimi artırıp, nihâyetinde kâr elde edebilmek için.
Peki bu durumda birilerinin burayı Devletten aldıktan sonra geçen 17 yıl boyunca hiçbir şey yapmaması nasıl açıklanabilir? Aslında bu sorunun cevabı aynı belgedeki "cevap 4, 5" içinde gizlidir. Sonuç olarak ise bu olay ancak büyük mekanizmanın bir kopilyasından ibârettir. Böylesine önemli bir kaynağın işletilmiyor olmasının şimdiye kadar ülkeye vermiş bulunduğu zararın büyüklüğü ise çoğu kişinin hayâl gücünün oldukça ötesindedir.
1. Benzer başka rivayetler de mevcuttur... [geri] 2. International Union of Pure and Applied Chemistry [geri] 3. WHA: Wolfram Heavy Alloy / Volfram Ağır Alaşım [geri]
♦ Kaynaklar
1. http://uskudar.biz/malzeme-bilgisi/krom.html 2. TBMM soru önergesi - https://www2.tbmm.gov.tr/d23/7/7-0293sgc.pdf 3. Volfram fiyatları - https://www.metalary.com/tungsten-price/ 4. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı - Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2001, Devlet Planlama Teşkilâtı 5. Tungsten Madenciliği Cevher Hazırlaması ve Teknolojisine Bir Bakış ile Türkiye'de Tungsten Madenciliği, 1981(?), Sabri Karahan 6. Dünyada ve Türkiye’De Tungsten (Volfram), 2019, Gonca Eroğlu - Mesut Şahiner 7. Tungsten'in Dünya ve Türkiye’deki yeri, 2020, Gonca Eroğlu -Mesut Şahiner 8. https://oec.world/en/profile/hs92/tungsten-ore 9. http://webmineral.com 10. https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/turkiye-ozbekistanda-altin-ve-volfram-arayacak/1393259