Luzûciyet veya Kıvamlılık olarak adlandırılan ama günümüzde hâkimiyeti tamamen ele geçirmiş durumdaki yeni kurbağa dilinde söylenişiyle artık Viskozite olarak ifâde edilen değişken, çoğunuzun zâten bildiği üzere akışkan mekaniğinin temel kavramlarının en başında gelmektedir. Kelimeler üzerinden sürdürülegelen bu derin savaşın işâret ettiği gerçeklikler ise dikkat edilmesi gereken pek çok ayrıntıyı da içinde barındırmaktadır. Bilim ve fikir üretmekten aciz olan ve bu sahalarda hiçbir iddiaları da olmayan insan toplukları, bu gerçeği toplumlarından (ve belki kendilerinden de) gizleyebilme güdüsüyle bu tür ayak oyunlarını büyük bir istikrarla asırladır sürdürmektedir ki arpalık düzeni tıkır tıkır işleyebilsin, öyle değil mi?
Kısa bir şekilde açıklamak gerekirse; bir akışkanın akmaya karşı gösterdiği direncin ölçüsüne luzûciyet veya kıvamlılık denir. Yeri gelmişken bir benzetme yapmak gerekirse akışkanların sahip oldukları bu niteliğe âdeta akışkanın ruhu da denilebilir.
Üstelik akışkanı tanımlayan temel nitelik olan bu kavramın etkileri ile herkes devamlı olarak muhatap da olmak durumundadır; damarlarda akan kanın hareketinden, kahvealtı sofrasında ekmeğe sürülen balın davranışına kadar, kıvamlılık aslında hayatın tam olarak merkezindedir. Mesela kimi hastalara, aslında fare zehiri olan ve kan sulandırıcı olarak adlandırılan ilâçlar verilerek kanın luzûciyeti değiştirilmeye çalışılır ki bâzı istenemeyen durumlar meydan gelmesin. Fareler ise bu maddeyi yüksek dozda aldıklarında iç kanamadan giderler, velhâsıl kıvamlılık rahatlıkla ölümcül bir kavram bile olabilir ;)
Günümüzde kabûl gören bakışa göre; bir luzûciyet katsayısı tanımlama yönündeki ilk teşebbüs Isaac Newton tarafından gerçekleştirildi. Bir akışkan ile ayrılmış, alttaki hareketsiz, üstteki ise sabit hızda yatay olarak hareket eden iki paralel levha [Resim.1] kullanarak ölçümler yapmak şeklinde ortaya konan bu deney düzeneği ile çalışmalar yaparak kesin bir sonuca varmak, temel kuramı ortaya koyan Newton için pek mümkün olamadıysa da uzun zaman sonra Jean Louis Marie Poiseuille tarafından 1849'da gerçekleştirilen deneyler vasıtasıyla, bu fikir üzerinden hareketle kıvamlılık hakkında ilk önemli gelişme ortaya kondu ve Newton'ın konuyla ilgili öngörüleri de doğrulandı.
[Resim.1] üzerinden devam edersek; kuvveti (F) levha alanına (A) böldüğümüzde kayma gerilmesini elde ederiz ki büyüklüğü, hareketli levhanın hızıyla (V) doğru ve levhalar arası mesafe ile (Y) ters orantılıdır. Eğer diferansiyel olarak ifade edilirse:
$$
\begin{aligned}
KaymaGerilmesi = {\LARGE \tau} _{\large{xy}} = -\mu \frac{dv}{dy}\quad
\end{aligned}
$$
olarak "Newton Luzûciyet Kânunu" elde edilmiş olur. Burada, mu (μ) ile ifâde edilen değişken ise dinanmik (veya moleküler) luzûciyet katsayısıdır ve bu değerin akışkanın yoğunluğuna bölünmesi ile de kinematik kıvamlılık katsayısı (ν) elde edilmiş olur. Buraya muhtelif akışkanların kıvamlılık katsayılarını içeren bir çizelge eklemek de gerekli ama bu husus şimdilik daha sonraya kalsın... |