Tasarım ve Zihniyet
Pazar, 05 Ocak 2020

Bir kavram olarak "Tasarım Anlayışı", etkileşime girdiğimiz hemen her türlü insan yapımı nesnenin niteliklerini belirleyen en önemli değişkendir; ürün ister bir kalem olsun, ister bir yazılım, isterse buradaki temel konuyu oluşturacak olan gibi bir savaş gemisi.

Bu kavram aynı zamanda tasarımı üreten kişilerin ve/veya milletlerin kültürlerini, altyapılarını, tecrübelerini, birikimleri, dünya algılarını, bakış açılarını, niyetlerini, ruh hâllerini vesaire açıkça ortaya koyan önemli ayrıntıları ve işaretleri de içinde barındırmaktadır.

Malvinas'da Arjantin tarafından batırılan ingiliz Sheffield Muhribi

Resim.1) Malvinas çatışmasında Arjantin Hava Kuvvetleri tarafından tek Exocet ile batırılan Tip 42 sınıfı ingiliz Sheffield hafif muhribinin isabet sonrası görüntülerinden biri, 1982.
Arjantin'in elinde de aynı sınıftan gemiler olduğu için ingilizler harekât bölgesine gelmeden önce bazı çizgiler ekleyerek kendi gemilerini görsel olarak Arjantin gemilerinden ayırmaya çalıştılar. Bu çizgilerden ikisi bu resimde vasatta suhattının hemen üzerinden başlayarak bacanın tepesine çıkan dikey ve baca üzerinde onu kesen yatay bir çizgi olarak gözüküyor. Biz bu kolay ama etkin uygulamayı yapmadığımız veya umursamadığımız için 1974'de kendi gemimizi batırmak zorunda kaldık!

Güney Atlantikte Arjantin ile İngiltere arasında Malvinas çatışması çıktığında bölgeye gönderilen ingiliz filosunun saha hava savunması için üç adet Tip 42 sınıfı hafif muhrip görevlendirilmişti. Nihâyetinde ise bu gemilerden üçü de Arjantin Hava Kuvvetleri tarafından vuruldu, ikisi battı, biri savaş dışı kaldı! İlâve olarak Arjantin'in elinde de iki adet Tip 42 mevcuttu fakat onlar çatışmaya iştirâk edemedi. Bu hikâyenin içinde bizi de yakından ilgilendirmesi gereken çok çeşitli ayrıntılar mevcut olmakla birlikte şimdilik sadece biri mevzubahis olacak.

İnşa edilen ilk Tip 42 olan ve 1975'de donanmaya katılan Sheffield HSH1 muhribi 125m uzunluğunda 4.100ton ağırlığında bir gemiydi. Arjantine ait bir Super Etendard uçağında fırlatılan bir çift Exocet füzesinden biri gemiyi vuramadı ama diğeri sancak vasatta, suhattının 2m kadar üstünden [Resim.1] isabet etti fakat 160kg'lık harpbaşlığı patlamadı. Bununla birlikte füzenin motoru içinde kalan katı yakıt geminin yakıt sarnıçlarından bazılarını tutuşturdu, yoğun duman havalandırma sistemi vasıtasıyla bütün gemiye yayıldı, yarasavunmacılar yangınla mücadele etmeye çalıştılarsa da başarılı olamadı ve gemi yaklaşık dörtbuçuk saat sonra terk edildi, birkaç gün sonra da yedeklenerek kurtarılmaya çalışılırken battı.

Sheffield'ın bu kadar kolay batışı Batı donanma çevrelerinde büyük bir şaşkınlığa da sebep oldu çünkü gemi birinci nesil gemisavar füzenin tek isabetiyle, üstelik harpbaşlığı patlamadağı halde, batmıştı.

Tam bu noktada tasarım anlayışı kavramının önemi de ortaya çıkmaktadır denilebilir. ABD donanması yakın sayılabilecek bir süre önce elindeki refakât fırkateyni filosunun tamamını hizmet dışına çıkartmıştır ki Oliver Hazar Perry sınıfı (FFG-7) bu gemilerin kısa hikâyesini merak edenler kaynak [1]'e de göz atabilir.

FFG-7 yerine ise öngörülen yeni harekât ihtiyaçlarına göre "Kıyı Savaşı Gemisi" kavramıyla iki farklı tasarım üzerinde çalışmaya başladılarsa da LCS-1 ve LCS-2 üzerinden yürüyen bu iki tasarım son derece başarısız olduğu gibi ABD donanması içinde derin bir çatlak oluşmasına da vesile oldu. LCS projeleri, ABD'nin 1945'den bu yana sahip olduğu deniz hâkimiyetinin sonunun gelmeye başladığını gösteren ilk nirengi noktası olarak tarihe geçecek denilebilir ve bu yöndeki işaretler yavaş ama istikrarlı bir çöküşü göstermektedir.

Fincantieri'nin FFG(X) tasarımı

Resim.2) ABD'nin gelecek nesil fırkateyn -FFG(X)- ihâlesi için hazırlanan FREMM tabanlı italyan çözümüne ait güncel bir 3B model görüntüsü.


Söz konusu işâretlerden bir diğeri de biraz yukarıda bahsi geçen LCS'lerin acizliğinden kaynaklanan sıkıntıları giderme umuduyla yürütülmekte olan FFG(X) projesinde yarışan tasarımların çoğunun doğrudan yabancı kökenli olmasının içinde gizlidir. LCS'lerde yaşananlar bu gelişmeyle birleştirilince (ki daha başka güncel örnekler mevcuttur) ellerindeki yeni neslin, askeri gemi mühendisliği açısından artık oldukça yetersiz bir seviyeye düşmüş olduğu anlaşılabilir fakat şimdilik meselenin bu yönünü fazla uzatmaya gerek yok.

Geçtiğimiz aylarda FFG(X)'in en büyük kazanma adaylarından olarak görülen Fincantieri tarafından mevcut FREMM tasarımı üzerine kurulan ve küçültülmüş bir Arleigh Burke gibi görünen [Resim.2] tasarım ile alâkalı ilginç bir resmî açıklama yapılmıştı. Bu ifâdeye göre Fincantieri, hazırladığı bu FFG(X) tasarımını ABD donanmasının bekâ isterlerine uydurabilmek için gemi yapısına 300ton yüksek mukavemetli çelik (ve muhtemelen bir miktar da kompozit) ilâve etmek zorunda kalmıştı. Yaklaşık 5.900ton civarında tam yüklü maimahrece sahip olması beklenen bir gemi için gerçekten çok büyük bir ek yapısal takviye ki bilhassa bunun temel FREMM yapısının üzerine eklendiğine dikkât edilirse.

Bu ilgi çekici ayrıntı bize aynı zamanda Avrupa ve ABD arasındaki savaş gemisi tasarım anlayışı farklılıkları hakkında önemli ipuçlar vermektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem göz önüne alınırsa ABD donanması gerçekten savaşmak ve savaşı kazanmak yönünde bir temel kavram üzerine kurgulanmaktayken, Avrupa donanmaların için durum daha farklıdır ve aslına bakılırsa görüntü ağırlıklıdır ve bu husus elimizdeki Avrupa kökenli tasarımlar olan Meko'lar, FPB-57 türevleri ve Carlos(lar) düşünülüğünde, bizim açımızdan da ilgi çekici bir hâl alır. ABD'de tarafında bu köklü eğilimin kırılmaya başlamasının başlangıç noktası ise LCS projeleridir fakat kırılma yavaşça ilerlediği için etkileri henüz pek hissedilmiyor olabilir.

İki Exocet fzesiyle vurulan Stark fırkateyni

Resim.3) Irak Hava Kuvvetleri tarafından, Basra Körfezinde çift Excocet ile vurulan (Oliver Hazar Perry sııfı) Stark fırkateyni, 1987.


Yavaş ilerlemesinin sebebi ise "Kurumsal Hâfıza" ile açıklanabilir. Bilimin ve sanayinin gelişmesinde süreklilik ancak kurumsal hâfızanın güçlü olmasıyla ulaşılabilecek bir hedeftir ve bu iki konuda önde gelen ülkelerin hangileri olduğuna bakarak hâfızayı başarıyla kullanabilenlerin kimler olduğu da kolayca anlaşılabilir. Bu noktada işin ucunu bize de dokundurmak gerekirse, Türkiye'deki pek çok sıkıntının temel kökenlerinden biri kurumsal hâfızanın mevcut olamamasıdır zîrâ birtakım sosyolojik sebeplerle olsa gerek, bizde bilgiler kişiler tarafından, herkesin kendilerine muhtaç olunmasının sağlanmasını ister bir ruh hâliyle, gizli tutulur ve kurumsal hafızanın oluşmasına hiç müsâde bile edilmez. Her emekli olandan sonra, kurumlar tekrar başa döner...

Biz de tekrar asıl konuya dönersek, söz konusu kurumsal hâfızanın doğru bir şekilde işletilebilmesinin de katkısıyla ABD donanması, çatışma tecrübelerinden elde edegeldiği bütün verileri, yapılan hataları vs. dikkâtlice değerlendirmiş ve tasarım anlayışını devamlı olarak geliştirebilmiştir. Durumu somut bir örnek ile açıklayabilmek için yazının girişinde kullanılan ingiliz Sheffield muhribi ile Stark fırkateynini [Resim.3] karşılaştırmak yeterli olabilir:

  • Sheffiled 125m, Stark 133m
  • Her iki gemi de ~4.100ton
  • Her iki gemi de COGAG2 tahrik sistemine sahip.
  • Olaylar esnasında Sheffield yedi, Stark beş yaşında.
  • Sheffiled'e vasattan bir adet Exocet isabet etti, harbaşlığı patlamadı! Stark'a köprünün altına iki adet Exocet isabet etti birinin harpbaşlığı infilâk etti, diğeri ise patlamadı!
  • Sheffield ~beş saat sonra terk edildi ve sonra battı, Stark seyir yeteneğini dahi kaybetmedi.

Farklı gemi tasarım anlayışı uygulamaları ve sonuçları açıkça ortada. Doğrusu bu konu sahip olduğu ilgi çekici ayrıntılar sebebiyle bir iki farklı başlık altında devam edebilir...

♦ Açıklamalar

1. HSH: Hava Sunma Harbi [geri]
2. COGAG: COmbine Gas And Gas / Bileşik gaz (türbini) ve gaz (türbini) [geri]
 
Telif Hakkı © 1997-2024 [uskudar.biz]
- sürüm 6.0.0 - Bütün Hakları Saklıdır.
Kullanım şartları için tıklayın!