Bir süredir devam etmekte olan Rusya-Ukrayna savaşı, henüz sonuçlanmamasına rağmen, bir yanıyla da deniz savaşları hakkında uzun zamandır farkında olunan ama çeşitli sebeplerle göz ardı edilen bâzı gerçeklikleri daha görünür, aşikâr hâle getirmesiyle dikkât çekiciydi demek yanlış olmaz.
Yine de muhtelif Donanmaların uzun yıllar içinde yavaşça oluşan yeni şartlara uyum sağlayamamasını, hatta kimi zaman sağlamaya direnmesini gözlemlemek de ilginç oldu. Tabii ki asıl amacımız bizim açımızdan konuyu değerlendirebilmek olacağından, bunu yapabilmek için öncelikle çatışma yaşama ihtimalimiz yüksek olan donanmaların (ve yan unsurlarının) yeteneklerini doğru olarak kavrayabilmek ve ikinci safhada ihtiyaç duyulan çözümleri ve karşı önlemleri oluşturabilmek gerekmektedir.
Bu noktadan hareketle burada TCG Anadolu merkezinde, şartlara uyum gösterebilecek iyileştirilmiş bir kavram oluşturmaya çalışılacak. Siteyi takip edenlerin bildiği üzere söz konusu proje başından beri eleştiri ağırlıklı olarak ; ) defalarca ele alındı, artık burada aynı hususlar tekrar edilecek değil.
Geminin inşası başladıktan sonra yaşanan mâlûm gelişmeler neticesinde mecburen köklü bir kavram değişimi de söz konusu oldu. Bu vesileyle F-35 belasından ve dahasından (şimdilik) kurtulmuş olmanın ne kadar da şahane bir gelişme olduğu ise ileride çok daha iyi anlaşılacak.
Güncel duruma göre TCG Anadolu geliştirilmekte olan Bayraktar TB2 türevi TB3 SİHA'nun da üzerinde görev yapacağı, başlangıçtakinden biraz farklı türde bir gemiye dönüşmeye başladı. Bununla birlikte ikince bir kavram ilâvesiyle daha da ilgi çekici ve güçlü bir yapıya bürünmesi de ülkenin mevcut altyapısının imkânları dâhilindedir denilebilir.
Kabaca son yirmi yılı kapsadığımızda Savaş Gemilerimizin yetenekleri açısından iki son derece hassas alana nedense yeteri kadar ağırlık vermediğimiz veya veremediğimiz rahatlıkla iddia edilebilir:
- Denizaltı Savunma Harbi (DSH)
- Hava Savunma Harbi (HSH)
Aslında biraz önce bu sonucu sağlayan etkenleri yazmayı tamamlamak üzereyken etkinin başlangıcı için Eylül 1919'a kadar gidip içerik de son derece alengirli hâle gelince o uzunca bölümü mecburen yazıdan çıkarmak gerekli oldu.
Daha hızlı bir şekilde sadede gelirsek, HSH alanındaki eksikliklerin en bâzriz ve güncel örneği olarak, buradaki konumuz da olan TCG Anadolu gösterilebilir. Böylesine büyük ve değerli bir hedefin yalnızca 1 adet namlulu yakın savunma sisteminden ibaret hava savunmasına sahip olması her şey bir tarafa kesinlikle çok acayip bir durumdur.
Bilindiği üzere TCG Anadolu İspanyol tasarımı bir gemi ve aslında temel tasarımda bu kadarlık bir hava savunması bile mevcut değil! Savaş gemisi tasarlamayı bilmeyen adamlardan savaş gemisi tasarımı satın alındığında daha başka ne beklenebilir...
Müthiş hava savunma yeteneklerine sahip muhriplerimiz olsaydı belki denilebilirdi ki gerekli hava savunmasını onlar sağlayacak ama bildiğiniz üzere bu gemiler çeyrek asırdır kağıt üzerinden görünmekten öteye gidemedi. İstanbul Sınıfı ile bu açık yavaşa yavaş kapatılabilecek gibi görünse de acil ihtiyaç duyulan yetenekli DSH gemisi çözümü de henüz mevcut değil. Bunu yapabilmek için ise İstanbul Sınıfından belirgin derecede daha büyük bir tasarıma ve aynı zamanda güçlü ve milli sonar sistemlerine de ihtiyaç var.
Çok kısa bir zaman dilimi içinde milli mühimmatlar ve algılayıcılar (henüz sonarlar hariç) açısından çok iyi gelişmeler ortaya kondu. Bu durum bir anda Deniz Kuvvetlerimize ani ve büyük bir sıçrama yapabilme imkânı da sağladı. Şimdilik yalnızca burada ele alınacak kavrama uygun bâzı milli silah ve sistemlere odaklanırsak:
- Milli Dikey Fırlatma Sistemi
- Aktif Radar Güdümlü Atmaca Gemisavar Güdümlü Mermi
- Görüntülemeli Kızılötesi Güdümlü SOM A/B/C/J Seyir Füzesi Ailesi
- Görüntülemeli Kızılötesi Güdümlü Hisar Kısa/Orta menzilli Hava Savunma Sistemi
- Aktif Radar Güdümlü Sapan (Siper-1/2/3) Uzun menzilli Hava Savunma Sistemi
- Aktif Radar Güdümlü Gökdemir (Gökdoğan) Kısa/Orta menzilli Hava Savunma Sistemi
- Görüntülemeli Kızılötesi Güdümlü Levent (Sungur) Kısa Menzilli Yakın Savunma Sistemi
- Görüntülemeli Kızılötesi Güdümlü Göksur (Bozdoğan) Kısa Menzilli Yakın Savunma Sistemi
- Gökdeniz Namlulu Yakın Savunma Sistemi
Yıllar süren yokluktan sonra milli hava savunma sistemi patlaması yaşıyoruz : ) artık geliştirilen sistemlerinin adlarını takip etmekte zorlanıyoruz, daha ne olsun. İlk maddede bu "donanımın" resmi ismini kullanamadım çünkü bu kısaltmanın içindeki kelimelerden birinden nefret ediyorum. Arkadaşlar yapmayın, etmeyin "Lançer" diye Türkçe mi olur? Böyle bir kelime kullanmak Türk dilene hakaret etmek, aşağılamak anlamına gelir, öyle değil mi? Bu kelimenin Türkçe de bir karşılığı mı yok? Fırlatıcı dersin, atıcı dersin, kovan dersin...
Böylesine zengin milli silah sistemi seçeneklerine artık sahip olabildiğimize göre ki TCG Anadolunun inşası başladığında bunların bazıları geliştirme aşamasındaydı, çoğu kağıt üzerinde bile yoktu ama şimdi bu seçenekleri kullanarak bütün Donanma Gemilerimizi artık çok daha güçlü hâle getirebiliriz. Bugün hava savunması alanında işler yolunda ama denizaltı savunma harbi alanında henüz çok yetersiz olduğumuzu da unutmamak gerekli.
Buraya kadar yazılanlara bağlı olarak şimdi TCG Anadolu için oluşturulan kavramsal bir iyileştirme çalışmasını aşağıdaki [Resim.1] üzerinden sunabiliriz. Kararvericiler tarafından bu tür gemilerin devamı geleceği söylendiğinden, buradaki kavram tasarım aşamasında olduğu söylenen sonraki benzer gemiler için daha da önemlidir.
Resim.1) Kavramsal "iyileştirilmiş" TCG Anadolu. Renklere göre açıklamak gerekirse; Kırmızı: Dikey Fırlatma Sistemi, Mavi: Namlulu Yakın Savunma Sistemi, Yeşil: Güdümlü Mermili Yakın Savunma Sistemi, Turuncu: DSH Roketatar.
Resim üzerinde fare tekerliği ile yaklaşmak ve fare ile sürüklemek de mümkündür...
Gemi üzerine eklenen silah sistemlerini bu görüntü üzerinden biraz açıklamak gerekirse:
- 4 adet Namlulu Yakın Savunma Sistemi; Gökdeniz
- 2 adet Güdümlü Mermili Yakın Savunma Sistemi; Levent veya Göksur
- 2 x 6 x 8 (96 hücreli) Milli Dikey Fırlatma Sistemi
- 2 x Çok Namlulu DSH Roketatar Sistemi
Dördüncü ile başlarsak; DSH roketlerine olan ihtiyaç artık eskisinden çok daha yüksek seviyededir bu sistemin örneğin Heybeliada ve İstanbul Sınıfı korvet ve fırkateynler üzerinde kullanımı da değerlendirilmelidir. Bu tür silah sistemlerinin kullanım alanı artık denizaltısavar olmaktan ötededir. Eğer gemi üzerinde yeterli tespit ve konumlandırma yeteneği mevcutsa karşıönlem almanın çok güç olduğu başta dümensuyu güdümlü olanlarla karşı olmak üzere torpilsavar olarak kullanılabilirler. Daha da önemlisi pek yakında deniz savaşlarını kökünden etkileyecek olan çok çeşitli insansız sualtı araçlarına karşı bu silah sistemine çok büyük bir ihtiyaç olacaktır. Böyle bir amaç söz konusu olduğunda hedef tespiti için gemiye sonar sistemi ilavesi de gerekir. Kullaılanm sistem: (Arttırılmış namlu sayısına sahip) Roketsan DSH Roketatar.
Birinci ile devam edersek; gemiler üzerinde namlulu yakın savunma sistemlerine olan ihtiyaç hiç azalmayacaktır ve aslında bugün itibarı ile çok daha artmıştır. Küçük gezgin mühimmatlar, havadan uzak mesafeden bırakılan süzülen mühimmatlar, sürü ve doygunluk saldırısı taktiklerine karşı; gemi çevresinde kesintisiz tam kapsama, arıza ve isabet ihtimâline karşı gemi başına asgari 3 sistem zorunludur. Burada oluşturulan kavram geminin tam çevresini kesintisiz kapsayan, eşzamanlı salvo saldırısı taktiklerine karşı her yöne çift silanın yönlendirilebilmesine de imkân sağlayan dörtlü bir yerleşim kullanılmıştır. İlâve olarak bu tür sistemlerin görevleri hava savunmasından ibaret değildir. İnsansız suüstü araçlarına karşı etkinlik şarttır. Ayrıca yukarıda bahsi geçen ve yakın gelecekte deniz savaşlarının derinden etkileyecek olan insansız sualtı araçlarının yüzeye yakın olanlarına ve ayırca torpillere karşı kullanılma yeteneğinin de bu silah sistemlerine kazandırılması gereklidir ve süperkavitasyon mermisi geliştirerek bu yeteneğin mevcut sistemlere kazandırılabilmesi mümkündür. Kullanılan sitem: Gökdeniz (Bunu modellemeye üşendiğim için resim üzerinde başka bir silah kullanılmış olsa da)
İkinci madde için ülkede iki seçenek birden ortaya çıktı. Hangisinin tercih edilebileceği ancak kapsamlı deniz atış tecrübeleri ile ortaya çıkabilir, velhâsıl bu iki sistemi kapıştırmak gerekli. Günümüz deniz savaşlarında salvo büyüklükleri oldukça büyüyeceği için bunun yanında insansız sistemlerin tehditleri de son derece arttığı için aynı gemi üzerinde hem namlulu, hem de güdümlü mermili yakın savunma sistemleri birlikte kullanmak giderek vazgeçilmez bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Bu sebeple gelecekte inşa edilecek gemilerimizde böyle bir düzenlemeye gidilmesi de beklenebilir. Düne kadar tamamını ithal etmek zorunda kaldığımız, alırken hem kazık yediğimiz, hem de karşılığında büyük tavizler vermek zorunda kaldığımız bu sistemlerin hepsi artık milli olarak üretilince Deniz Kuvvetlerinin gelecek tasarımlarda bu yeteneklerden çok daha etkin olarak yararlanmak istemesi beklenebilir. Çünkü bugüne kadar sistemleri satanlar tasarıma da doğrudan müdahale edebiliyorlardı! Kullanılan sistem: Levent veya Göksur.
Aynı gerçeklik Dikey Fırlatma Sistemleri (DFS) için de geçerli olacaktır. Milli DFS + Milli mühimmatlar bizim için çığır açısı olacağı gibi bu iki bileşen birlikte çok büyük ihracat başarıları da yakalayabilecektir. İyileştirilmiş TCG Anadolu kavramına gelirsek; isabet ihtimâline karşı hepsini kaybetmemek için, gemi boyuna ekseni üzerine çapraz olarak yerleştirilmiş herbiri 48 hücrelik iki DFS birimi mevcuttur. Bu tercih iki temel açıdan önemlidir:
1. TCG Anadolu fırkateynlerle birlikte bir görev kuvveti oluşturacak şekilde hareket edecektir. Söz konusu fırkateynler günümüz için Gaziantep ve İstanbul sınıfı gemilerdir. Bu gemilerin taşıyabildikleri uzun menzilli hava savunma füzeleri ise gemilerin boyutları sebebiyle kısıtlı sayıda olacaktır. Kapsamlı bir deniz çatışmasında daha fazla sayıda hava savunma füzesi ihtiyacı beklenebilir. Benzer şekilde gemilerde taşınan gemisavar güdümlü mermilerin sayıları da yani düşman üzerine uygulayabilecekleri salvo büyüklükleri de suüstü harbi açısından önemlidir.
Bu noktada üzerinde durmamız gerken iki anahtar kavram ise:
- Dağınık Mimari
- Ağ Merkezli Savaş
olacaktır. Burada dağınık mimariden kasıt donanmasının bütün suüstü unsurlarında, örneğin ikmâl destek gemilerinde bile savunma silahları yanında gemiden; gemiye, karaya ve havaya mühimmatların taşınmasıdır. Böyle bir tercih potansiyel vuruş gücünü artıracağı gibi düşmanın işini başka açılardan da zorlaştıracaktır. Burada Ağ Merkezli savaştan kasıt ise örneğin temel savaş unsuru özelliği olamayan bir gemi üzerindeki söz konusu silah sistemlerinin ihtiyaç hâlinde muharip gemiler tarafından uzaktan kullanılmasıdır, şeklinde açıklanabilir. Dağınık mimari ve ağ merkezli savaş daha geniş kapsamlı olsa da sanırım ana fikir bu şekilde anlaşılabilmiştir.
2. TCG Anadolu üzerine 96 hücreli bir DFS yerleştirdiğimizde görev türüne uyarlanabilir oldukça esnek ve yeterli bir mühimmat yükü elde edilebilir, örneğin:
- 24 Atmaca Gemisavar Füzesi
- 32 Som türevi Seyire Füzesi
- 32 (4x8) Kısa-Orta menzilli Hava Savunma Füzesi
- 32 Siper-1/2/3 Uzun Menzili Hava Savunma Füzesi
gibi bir yük dağılımı varsayalım.
Gemi üzerinde kullanılacak TB3'ler küçük, yavaş ve silah yükü olarak oldukça sınırlu araçlardır. Bu sebeple bir deniz çatışmasında doğrudan hücum için kullanıldıklarında ne kadar faydalı olabilecekleri tartışmaya açıktır. Diğer taraftan keşif ve hedef tanımlama amacıyla kullanıklarında sağlayacaklar verilerle gemi üzerindeki Atmaca ve SOM türevlerinin çok etkin olarak kullanılmasını mümkün kılarak deniz ve kara hedefleri üzerinde büyük yıkıcı etkiler oluşturabilirler.
Benzer şekilde görev kuvvetindeki fırkateynler ağ yoluyla kendi salvo hücümlarının etkinliği artırmak için TCG Anadolu üzerindeki Atmacaları kolayca kullanabilirler. Hava savunması söz konusu olduğunda uzun menzilli silah yükleri sınırlı olan fırkateynlerin yine Anadolu üzerindeki mühimmatları yönlendirerek daha büyük doygunluk saldırılarının üstesinden gelebilmesi de mümkün olabilir. Böyle bir dağılım ise bütün Görev Kuvvetinin etkiliğini ve hayatta kalma ihtimâlini dolayısı asıl hedef olan savaşın kazanılması olasılığını çok büyük oranda artırabilir, üstelik tamemen milli altyapı ve sistemlerle.
Hem maddi, hem de manevi açıdan çok değerli bir hedef olarak TCG Anadolu'nun katılacağı muhtemel bir deniz savaşında düşman iki farklı yaklaşım sergileyebilir:
- Ağırlığı doğrudan TCG Anadolu üzerine vererek bütün saldırıyı bu gemiye yönlendirmek.
- Ağırlığı görev kuvvetindeki fırkateynlere vererek önce onlar saf dışı bırakmaya çalışmak.
Buradakine benzer bir kavram kullanıldığında her iki seçeneğe karşı da azami direnç gösterilebilecektir. Yalnız denizaltı saldırsını ve DSH eksikliğimiz konusunu burada kapsam dışında bıraktığımız da unutulmamalı...
Son olarak bu tür yaklaşımın uygulanabilirliğine de kısaca değinerek bitirelim. [Resim.1] üzerinde görülen kavramsal tasarım için gerçekleşecek ağırlık artışı öngörülmeye çalışılırsa:
- Çelik Yapı: 130ton
- Tesisat: 21ton (Hava, su, elektrik, veriyolu)
- DFS: 183ton
- Namlulu Yakın Savunma Sistemi: 26ton
- GM'li Yakın Savunma Sistemi:13ton
- DSH Roketatara Sistemi:3ton
Toplamda 376ton ve yaklaşık 115ton mühimmat ile birlikte tam yüklü 491ton ağırlık artışı gibi bir sonuç elde edilebilir. Görev türü gereği çok büyük safra sarnıçlarına da sahip 25.000tonluk bir gemi için ciddi bir artış değil, velhâsıl teknik olarak uygulanabilir. Kullanılması öngörülen bütün silah sistemleri ve mühimmatları da milli üretim olduğundan maddi olarak da büyük bir sıkıntı olmayacağı varsayılabilir. Bütün ek bileşenler gemi gövdesine harici olarak yerleştirildiği için üretim tasarımı tamamlandıktan sonra, iyi bir planlama ile yalnızca 3 ay gibi sürede bunların gemi üzerine uygulanması mümkün olabilir.
|