Şu alçak Dünya'nın iki ucu vardır derler; Güney ve Kuzey diye. Bu ikisi aynı zamanda küresel hâkimiyet açısından da giderek büyümekte olan bir açık mücadelenin ve örtülü çatışmanın oyun sahalarıdır ve nihâyet bizim de bu sahaya çıkıp oyuna dâhil olma sıramız gelip çatmıştır.
Güneydeki Antarktika ve Kuzeydeki Arktika bölgeleri hem coğrafî yapı, hem de siyasî durum itibârı ile birbirlerinden belirgin şekilde farklıdır. Her iki taraf için gereken mücadele yaklaşımları da oyunların kuralları da kendine has yapılara sahiptir.
Beyaz Vatan
Bir zaman önce Mavi Vatan kavramının "gerçek" yapısı ve bu merkezde çevrilmeye çalışılan dümenden kısaca bahsedilmişti ki bu yazı aslında söz konusu yazının devamı olarak tanımlanabilir. Eğer giriş bölümünü okumadan buraya düştüyseniz şimdi yazılacakları daha doğru anlayabilmek için önce ilkini okumak tavsiye edilir.
Gerçek Mavi Vatan kavramı artık ziyaretçiler tarafından anlaşılabildiğine göre şimdi Beyaz Vatan'a gelebiliriz. Mâlûm olduğu üzere kutup bölgelerindeki mavi denizlerin üzeri kısmen veya tamamen buzla kaplıdır ki biraz soğuk ve uzak olmaları sebebiyle vatanın bu bölümünden vazgeçmek bize yakışmaz, hem de hiç, üstelik emanete ihanet olarak bile tanımlanabilir.
Resim.2) Kuzey Buz Denizi'nde çevre ülkelerin 200mil "münhasır iktisâdî saha" sınırları dışında kalan bölge kırmızı ile çizili.
Kuzey'den başlarsak; bu bölgede Türk milletinin de doğrudan hak sahibi olduğu geniş deniz sahaları mevcuttur. Yukarıdaki haritada kırmızı ile çizilen sınır içindeki alan bile kabaca bütün Akdeniz ölçüsündedir, kaldı ki gerçek serbest alan kırmızı çizgi + 188mil'dir.
Kuzey Buz Denizi ya da diğer bir adıyla Arktika üzerinde giderek büymekte olan bir uluslararası mücadele söz konusudur. 1996'da kurulan "Arktik Konseyi" ile birlikte durum yeni bir boyut kazanmış oldu. Konseyin sekiz tam üyesi mevcuttur: ABD, Danimarka, Finlandiya, İsveç, İzlanda, Kanada, Norveç ve Rusya.
Konseyde ayrıca bunun yanında gözlemci olarak tanımlanan altı kalıcı üye mevcuttur: Çin, Japonya, Güney Kore, Hindistan, İtalya, Singapur. İlginç bir liste öyle değil mi?
Daha fazla yorum yapmadan bir tek Çin'e kısaca değinmek gerekirse; Çin'in konseye kabul edilmesi başvuruşundan ancak 17 yıl sonra gerçekleşti ki bu zamanlamada etkin olan ABD-Rusya-Çin arasındaki karmaşık denklemin değişkenlerinden şimdilik bahsetmeye gerek yok. Yine de belirmek gerekirse; Suriye'de ve Libya'da ABD-Rusya ekseninin Türkiye aleyhine işbirliği yapmasını sağlayan etkenleri doğru olarak anlayabilmek için mesela çok uzaklardaki Kuzey Buz Denizi'ne de dikkâtlice bakmak gerektiğini belirtip noktalayalım.
Resim.3) Güney Kore'nin buzkıran gemisi Araon Kuzey Buz Denizi'nde seyrederken.
Sonuç olarak Kuzey Buz Denizi'nin durumu, küresel ölçekte oynanan bir siyasî satrançtır ve Türkiye Cumhuriyeti'nin doğru hamleleri yaparak başarılı olabilmesi pekâlâ mümkündür.
Meselenin en önemli ve zorlu ayağı siyasî "niyet, irâde ve faaliyet" bütününden meydana geliyor olsa da devamında teknik altyapı ihtiyacına sıranın gelmesi kaçınılmazdır. Bu açıdan bakıldığında bizim açımızdan en belirgin ve acil denebilecek ihtiyaç ise Devlet'e ait Buzkıran Gemileridir. Bu tür gemiler üzerinde, doğal olarak, elimizde henüz bir tecrübe olmamasına rağmen konu tasarım ve üretim anlamında tamamen milli imkânlarla karşılanabilecek mahiyettedir.
Kükreyen Kırklar Türk Donanmasını Beklerken
Artık biraz da Güney'e inelim. Güney Kutup bölgesi civarı, diğer adıyla Antarktika Kıtası üzerinde sahnelenen oyun ise (doğrudan bağlantılı olmakla birlikte) Kuzey'dekinden oldukça farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti birkaç sene önce, kendinden beklenin ilk hamleyi yaparak ve son derece doğru bir kararla İTÜ merkezli olarak, Antarktika çalışmalarına küçük ve sembolik sayılabilecek ölçekte de olsa başlamıştı ki bu gözlerden ve dikkâtlerden uzak kalsa bile, son derece tarihî ve stratejik bir hamleydi.
Şimdi takip etmesi gereken; Antarktika'da, üzerinde kesintisiz 12 ay mürettebat barındırmak üzere kapsamlı ve genişleyebilir kalıcı bir Türk Bilim Üssü kurmaktır ve bunu yapabilmek için en az bir, tercihen iki adet buzkıran hizmet gemisi inşa etmek vazgeçilemez bir ihtiyaçtır, hem Güney hem de Kuzey denizlerinde sürekli bayrak gösterebilmek ve kesintisiz görev yapabilmek için. Bu tür gemilere sahip olmadıkça "Beyaz Sahada" gerçek bir oyuncu olabilmek mümkün sayılmaz.
Daha önce ele alınan kavramsal DGK gibi bir yapılanma vasıtasıyla, gerek bu tür gemilerin tasarımlarının yapılması, gerekse söz konusu gemilerin işletilmesi için gerekli olan tecrübeli insan gücünün tamamen gönüllülük esasına dayanacak şekilde karşılanabilmesini rahatlıkla sağlanabilir ki bu durumda yapılacak çalışmaların maliyetleri büyük oranda düşeceği gibi gerçekleşme süreleri ve başarı seviyeleri de belirgin şekilde iyileşecektir. Yazılabilecek çok şey var ama daha fazla uzamasın.
Allah selâmet versin! |