İt Değiliz ki Dağa Küselim
Çarşamba, 17 Haziran 2020

Türk denizcilik tarihini, değerlendirme amacıyla muhtelif bölümlere ayırabilmek mümkündür ve bütün bu sahalarda yeterli miktarda kapsamlı çalışmanın yapıldığını söyleyebilmek de henüz pek mümkün sayılmaz. Bunun bir sebebi ve/veya sonucu, yansıması olarak da tarih bilincimizde ciddi sıkıntılar ve geçmişteki gerçekler ile aramızda çok ciddi kopukluklar olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.

Diğer değişkenlerle de etkileşim hâlinde olan denizcilik konusu hakkında çok çeşitli başarılar ve başarısızlıklar ve bunların, gerek ülkenin, gerekse dünyanın gidişâtı üzerindeki etkileri söz konusu olabilirse de bu yazıda daha özel bir konuya el atılacağı için böyle ayrıntılara pek girilecek değildir. Buradaki mevzunun merkez noktasını ise İstanbul Haliç'de kurulan Tersane-i Âmire teşkil edecektir denilebilir ama geçmiş açısından değil de gelecek açısından.

Tabii ki denizcilik konusu, ülkenin; siyâsî, içtimâî, iktisâdî, maddî, mânevî vesaire gibi değişkenlerinden bağımsız olarak değerlendirilemez ve anlaşılamaz çünkü bu etkenlerin tamamı bir bütünü oluşturduğu gibi en alâkasız gibi görünen konu başlıklarının bile karşılıklı derin etkileşimleri söz konusudur.

Örneğin, tarih açısından bakıldığında görülebileceği üzere, kimi zaman devletin iktisâdî zayıflaması denizciliği sekteye uğratmaya, zayıflayan denizcilik ise devlete hasar vermeye başlamıştır, diğer bir ifâdeyle karşılıklı olarak birbirini tetikleyen bir nev'î kısır döngü söz konusudur ve daha eskiye gidilirse bu durumun tam tersinin geçerli olduğu zaman dilimleri de fark edilebilir... Bu sebeple konuyla ilgili tarih çalışmaları, en az teknik çalışmalar kadar önemlidir.

Resim.1) Tersane-i Âmire'nin sadece bir bölümünün görüntüsü, 1890'lar olmalı. Ortada, donanmamızın ilk iki denizaltısının inşa edildiği büyük kapalı kızak hemen göze batıyor. Bu yapının içinden bir fotoğraf görmek isteyen buradaki yazıya göz atabilir.

Resim üzerinde fare tekerliği ile yaklaşmak ve fare ile sürüklemek de mümkündür...


Ufukların Sultanı Fatih Sultan Mehmet Han, Konstantiniyye'yi fethettikten hemen sonra Haliç içinde yeni bir tersanenin temellerini de 14531 itibârı ile attı. Hedefleri büyüktü ve bu doğrultuda donanmanın ne kadar önemli, vazgeçilmez bir unsur olduğunun farkındaydı. Böylece Tersane-i Âmire kurulmuş oldu. Bu, Türklerin ilk tersanesi değildi elbet ama zaman içinde dünyanın en büyük, yetenekli ve güçlü askerî tersanesi hâline gelecekti! Bu konu hem çok kapsamlı olduğundan, hem de yazının devamı tarih odaklı olmayacağından, bu husus ile ilgili ayrıntılara vâkıf olma çalışmalarını, ziyaretçilerin meraklarına, öğrenme isteklerine ve azimlerine terk ediyorum...

Bugün Tersane-i Âmire'den geriye ne kaldı denirse; rant avı peşindeki, leş yiyici inşaat sırtlanları sürüsünün uzun zamandır gözlerine kestirdikleri ve kovaladıkları bu yaşlı deniz kurdu, birkaç kişi hâriç pek kimselerin de umurunda olmadığı için, geriye fazla bir şey kalmadığı gibi mutlak yok oluş giderek yaklaşmaktadır denilebilir.

Deniz Kuvvetleri'nin de anlaşılmaz bir şekilde Taşkızak Tersanesini terk etmesi neticesinde durum giderek daha ümitsiz bir hâl almaya başlamıştır. Camialtı zaten ölmüştü, geriye bir tek Haliç Tersanesi kaldı ki sadece kuru havuzları bile büyük bir mânevi değerdir. Ama herşeye rağmen Tersane-i Âmire henüz son nefesini vermedi, belki de bir mûcize olur kim bilir, ne de olsa çıkmadık candan ümit kesilmez demişler.

DGK-T

Ataların mirasına sahip çıkmak sadece dizi çekmekle olmaz, bırakın Türk tarihini, Dünya tarihini etkilemiş bu Tersane'den elimizde son kalanları da tamâmen yok edip AVM, iş merkezi, otel, çay bahçesi vs. falan hâline getirmek, Fatih'in mirasının neresine düşer? İşte aşağıdaki içerik de konuya bir çözüm önerisi olmaktan ibârettir. Belki pek anlamlı bir şey değil ama sıradan insanların elinden gelebilecek başka ne var ki!

Hemen yukarıdaki alt başlık şöyle bir ifâdenin kısaltılmasının ürünüdür:
Donanma Geliştirme Kurumu - Taşkızak

Bir yanlış anlama olmaması için hemen eklemek gerekir ki bu sadece varsayıma dayalı bir kurumdur ve mevcut değildir. Bununla birlikte, sadece Doğu Akdeniz'de değil bütün denizlerde güç gösterebilmek doğrultusunda, Türk Donanmasının geleceğini çizebilmek için bir tür fikir çalışması olarak da değerlendirilebilir. Velhâsıl söz konusu gelişimi sağlayabilecek yönde bâzı önerilerin küçük bir derlemesidir.

Türk denizciliğinin bilhassa askeri denizcilik bağlamında hâlen sürmekte olan önemli sıkıntıları ve ciddi temel eksiklikleri bulunmaktadır. Bu sıkıntılar, daha önce birkaç kez başka yazılarda da kısaca bahsi geçtiği üzere köken olarak; ülkede bu işin altından kalkacak yeterlilikte iş ve beyin gücünün eksikliğine dayanmamaktadır, böyle bir sıkıntı hiç olmadı ki.

Son yıllarda medya tarafından dayatılan ve siyasetçiler tarafından da hemen benimsenen aşağılayıcı yeni bir kavram türetildi. Neymiş, tersine beyin göçü sağlanmalıymış! Herşey bir tarafa bu söylem; çeşit çeşit sıkıntılara, ümitsizliğe düşürücü uygulamalara vs. rağmen direnen ve vatanını, milletini asla terk etmeyerek burada kalan çoğunluğa, doğrudan doğruya ve alenen hakârettir. Yeşilin ucunu ve (sözde) daha rahat bir hayatı görünce kendisini yetiştiren bu millete hemen sırtını dönüverip Batıya kaçanlar ile burada mücadele edenler asla bir değildir. Aşağılık kompleksi gibi etkenlerle beyinleri bir kez (içine) göçmüş olan bu zevat, bir şekilde geri gelecek olsa, durum ülke için daha da tehlikeli bir hâl alır çünkü gerçekte kime ve neye hizmet edecekleri şüphelidir ya neyse.

Gelelim asıl meseleye; ülkemiz denizciliğinin ve öncelikle Türk Donanmasının tekrar özlenen noktaya taşınabilmesi ancak bu alanda yapılacak kapsamlı, dirâyetli ve istikrarlı çalışmalar neticesinde mümkün olabilir ve böyle iddialı bir hedefe varabilmek için öncelikle çok sağlam kurumsal bir (melez) altyapı elzemdir. Bütün güçlü donanmaların temelinde tam olarak böyle yapıtaşları yatmaktadır ki şimdi onlardan bahsedersek mesele çok uzar, belki başka bir zaman...

Resim.2) Tersane-i Âmire'den kalan son bölümlerden olan ve terk edilmiş durumdaki Taşkızak ve Camialtı tersanelerinin arazileri üzerine inşa edilebileceği varsayılan, farazî DGK-T tesisinin kavramsal yerleşimi. (2027 hedefi)
Sağ üst köşede 2007 yılına ait uydu fotoğrafı görülüyor, tersane binaları henüz yerinde. Kısa süre sonra ise bitişik durumdaki Taşkızak ve Camialtı tersanelerinin yıkılmasına başlandı. Bugün itibârı ile saha enkaz/harâbe olarak bekliyor...

Resim üzerinde fare tekerliği ile yaklaşmak ve fare ile sürüklemek de mümkündür, eğer javascript açık ise...


Buradaki teklif, 1453'de kurulmuş ve bugüne kadar çok bâdireler atlatmış ve çok küçülmüşse de henüz hiç kesintiye uğramamış ama artık yok olma noktasına iyice yaklaştırılmış Tersane-i Âmire altyapısının, 21.yüzyıl hedefleri doğrultusunda, gerçek denizci atalarımızın hâtırasını da gözetip yeniden uyarlanarak, bu muhteşem geçmişe yaraşır bir şekilde geleceğe yönelmek şeklinde bir yol izlenebileceği hakkında bir denemedir.

[Resim.2]'de görülen ve Taşkızak-Camialtı tersanelerinin mevcut sınırları içine kurulacak farazî bir DGK-T yerleşkesinin öngörülen temel bileşenlerinin açıklamalarını yapmak icâb ederse:

  • A: Sualtı/Suüstü Araçları Geliştirme Birimi. Temel görevleri; her türlü donanma ihtiyacı için tâmamen ve gerçekten milli tasarım çözümlerinin geliştirilmesini, insansız sualtı aracı teknolojilerinin geliştirilmesi ve imâl edilmesini, sonarların tasarlanması ve imâl edilmesini, sevk sistemi bileşenlerinin tasarlanıp imal edilmesini, sualtı mühimmatlarının geliştirilmesini, özel maksatlı insanlı derin deniz araçlarının tasarlanıp inşa edilmesini, denizaltı direklerinin tasarlanıp imâl edilmesini kapsar. İçinde dünya çapında en azından ilk 20'ye girecek seviyede bir süperbilgisayar imkânına da sahip olacaktır.
  • B: Tahrik Teknolojileri Geliştirme Birimi. Deniz araçları için tahrik sistemlerine ve bileşenlerine; örneğin gelecek nesil motorlara ve akü teknolojilerine vs. yönelik arge ve ihtiyaç halinde imalât, çalışmalarını kapsar.
  • C: Malzeme Teknolojileri Geliştirme Birimi. Donanma için ihtiyaç duyulan bütün özel maksatlı malzemelerin geliştirilmesi ve yüksek gizliliğe sahip söz konusu malzemelerin kurum içinde doğrudan üretilmesi için örneğin iz azaltma uygulamaları ve süperiletkenler vs. gibi.
  • D: Basınç Ayarlı Döner Kiriş Deney Havuzu. Kovuklanmalı dönüş deneyleri ve açık su manevra deneylerini yapabilme imkânı için. Dünya üzerinde bir eşdeğeri yok, çap 120m ve hassas gürültü ölçüm yeteneğine sahip.
  • E: Basınç Ayarlı Deney Havuzu. Kovuklanmalı büyük ölçekli deneyler için, 320m. Dalga yapıcı ve hassas gürültü ölçüm yeteneğine sahip.
  • F: Kuvantum Binası. Tesis içinde milli olarak geliştirilip imâl edilecek ilk Kuvatum Bilgisayarın ve ayrıca seyrüsefer, iz algılama, haberleşme gibi gelecek nesil kuvantum temelli teknolojilerin geliştirilebilmesi için.
  • G: 5.000m'ye kadar Hidrostatik Yük Deneyleri için kullanılacak sistemleri barındıracak bina.
  • H: Özel Maksatlı Rüzgâr Tüneli.
  • I: Özel Maksatlı Su Tünelleri ve Hidrobalistik Havuzları. Çeşitli sualtı mühimmatlarının ve direnç azalatma, akış kaynaklı iz bastırma yöntemlerinin geliştirilebilmesi için.
  • J: Donanma İstihbâratı. Diğer donanmalara ait araçların gürültü izleri gibi önemli ayrıntılarının sahada toplanması, derlenmesi ve değerlendirilmesi, sinyal istihbâratı, sanayi casusluğu, tersine mühendislik ve istihbârata karşı koyma gibi faaliyetler için.
  • K: DGK-T.01 Açık Deniz Araştırma Gemisi.
  • L: Kurumda geliştirilen hassas teknolojilerin arge maksatlı denemelerinin yerinde yapılabilmesi, donanma gemilerine yerinde uygulanabilmesi ve ayrıca kuruma ait deniz araçlarının bakım ve onarımları için yüzer havuz.
  • M: İhtiyaç duyulan saha çalışmalarının ve görevlerin icra edilebilmesi için muhtelif nitelikte özel maksatlı yardımcı gemiler.
  • N: Kurum çalışanlarına gerçek deniz tecrübesi kazandırabilmek için yelkenli açık deniz eğitim tekneleri. Hiçbir gemi/deniz mühendisi böyle bir tecrübeye sahip olmadıkça, gerçek anlamda, alanında tam yetkin olamaz. Bu mesleğin ne yazık ki gözardı edilen hassas ve nâdide taraflarından biri.
  • O: Donanma araçları üzerinde arge çalışmaları gerçekleştirebilmek için ve yapının tarihi kökleriyle bağlantısını da sürdürmek için kayıkları doğrudan kapalı ortama alabilecek muhtelif kızaklar.

şeklinde bir özet yazılabilir. Bu temel kavram, üzerinde tartışılarak gerçekten uygulanabilir bir seviyeye de kolayca getirilebilir.

Böyle bir kurum ve yapı kurulabilse bile sorun hâlâ tam anlamıyla çözülmüş olmaz. Gerçek bir fayda sağlanabilmesi ve sistemin daha önce defalarca tekrar edilegeldiği üzere kolayca içeriden baltalanabilmesini önleyebilmek için tamamen özel bir idarî yapıya da ihtiyaç olacaktır ki ikinci bölümünde bu yöndeki fikirler ele alınacaktır.

Öküz Değiliz ki Bağı Sökelim

♦ Açıklamalar

1. Bâzı kaynaklara göre ise iki yıl sonra, 1455'de. [geri]
 
Telif Hakkı © 1997-2024 [uskudar.biz]
- sürüm 6.0.0 - Bütün Hakları Saklıdır.
Kullanım şartları için tıklayın!