Mezemorta Hüseyin Paşa
Pazar, 21 Kasım 2021

Bahriye Tarihi araştırmacısı Yarbay Saffet Bey (1869-1913) tarafından Divân-ı Hümayûn kayıtlarından çıkartılarak önce Ceride-i Bahriye'de yazı dizisi olarak yayınlanan ve sonra 1911'de Deniz Basımevi'nde kitap olarak basılan "Mezemorta Hüseyin Paşa" adlı önemli eserin 1994'de günümüz Türkçesine aktarılarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan baskısından şimdi biraz bahsedilecek.

Mezemorta Hüseyin Paşa'nın Kapudan-ı Derya olmadan önceki hayatına dair pek bilgi yoktur. Sâdece Cezayir'de doğduğu, korsan olarak ün yaptığı, 1683'te artan gücünden çekinen Cezayir Dayısı Baba Hasan tarafından Fransızlara rehin olarak verildiği, bir süre sonra Cezayir'e dönerek Baba Hasan'ı öldürüp ; ) Cezayir Dayısı olduğu ve 1684'te Cezayir Beylerbeyliği'ne atandığı bilinmektedir.

Mezemorta lâkabı (italyanca kökenli olarak) yarı-ölü anlamındadır ve İtalyanlarla (Venedikliler) yapılan bir deniz savaşında çok sayıda ağır yara alıp yere düştüğünde, öldüğü düşünüldüğü hâlde sonraki zaman diliminde hayatta kaldığının anlaşılması sebebiyledir.

1686 Mora Seferinde Osmanlı Donanmasına Cezayir Garp Ocakları'ndan gemi göndermek suretiyle yardımcı olan Mezemorta Hüseyin Paşa daha sonra iki kez Kapudan-ı Deryalığa atanmış ve çok büyük başarılar göstermiştir.

Mezemorta Hacı Hüseyin Paşa, Kemal Reis ile başlayan, Burak, Muhiddin, Baba Oruç, Hızır ve Turgutça gibi müthiş denizcilerle zirveye çıkan ve son yaşayan efsane; Koca Murat Reis'in şehâdetiyle ile nihâyete eren bir aralık ile tanımlanabilecek olan Donanmanın altın devrinden uzun zaman sonra, çok sıkıntılı dönemlerde sahne alan iki müthiş denizci şahşiyetten biridir ki diğeri de tahmin edilebileceği üzere İstanbul Teknik Üniversitesinin kurucusu olan Cezayirli Palabıyık Gazi Hasan Paşa'dır. Bu arada yeri gelmişken; her ikisinin ismini (kıytırık okul gemilerine falan değil) geleceğin ön hat savaş gemilerine vermek kesinlikle boynumuzun borcudur...

O zaman gerisi için sözü, Hüseyin Paşa'nın bilinebilen hikâyesini ölümünden doğumuna doğru, yani tersten yazmayı tercih eden Saffet Bey'e bırakarak [sarı] devam edelim:

"Ocağımızın ulularından, ön safa geçmişlerinden biri, milletimizin en büyük adamları sayısında olan bu koca rahmetli Kaptanın, o parlak geçen ömründen ancak son altı yedi yıl ile, öldüğü gün ve yılı biliyoruz. Nerede öldüğünü bile bilmiyoruz."

"Herkes gibi benim de bu zatı tanıyışım pek eksik ve yanlış idi. Değerini layıkıyla bilmiyordum. Eski kağıtlar arasında rast geldiğim bazı ipuçları koca Gaziye karşı gönlümde sevgiyi, kafamda merakı artırdı. Her yana koştum, bakındım. Çok şeylerde olduğu gibi bunda da bahriye işlerini atlayıp geçmişler. Bu bahriyelinin gördüğü hizmetleri başkalarına mal etmişler, hakkını yemişler."

"İkinci Uzun Piyale Paşa'nın 4 Muharrem 1054 (13 Mart 1644) bir iki altın gümüş fincan veya sahan için Cinci Hoca fiti ile boğdurulduktan sonra, elli küsûr yıl Kaptan Paşa divân odası eşiğinde, Kaptan Baştardasının lumbarağzından içeri adam denilebilecek, çekirdekten yetişmiş bir ocak ustası, işte yuvarlanmış bilgili bir adam ayak atmadı."

"Osmanlı Bahriyesi, çoluk çocuğu ile beraber bir ordu olan (Kaya) Türkleri'ni o köklenen ağacının bir filizi iken 950 (1543) yılı sıralarında (Barbaros) bunu besleyerek ayırmış, ayrıca dikmiş, Mağrib'e, Hind'e gölge salan yüksek bir ağaç şekline koymuş, Türklerin Osmanlıların sol kollarında taşıdıkları kalkan yerine yeni bir silah yapmıştı."

"Devlet ile millet, iki kollu, iki kolu da silahlı bir bahadır oldu. Düşmanları bir kat daha korkmaya başladı. Söylediğimiz gün ve yıldan sonra bu ağaç kurutuldu."

"Derya Kalemi'nin geliri saray ve ordu yetiştirmeleri için arpalık ... oldu."

"Sonunda tutulan bu yolun çıkmaz olduğu anlaşıldı. Bıçak da milletin kemiğine dayandı. Bu işe bir er aranmaya başladı."

"Hükümetin kepaze olduğu, her işin sarpa sardığı bir yılda bu adamcağızı iş ebaşına getirdiler."

"Artık yol parası, filikası, peşinde çıplakları ile cakası büyük post heveslileri kalmadı. İş, erine bırakıldı."

"Açıkta kalanlar iş başına sürüldü. Her güçlüğü, her sorgusu ile beraber işi Mezemorta'nın başına sardılar. Elli yıllık molozu önüne döktüler. Ayıkla, temizle dediler."

"O günlere kadar donanma nedir, gemi kimlerin eline verilmelidir anlamayanlara işin gerçek yüzünü gösterdi."

"MEZEMORTA (1113 Saferinin 13. günü / 20 Temmuz 1701 Cuma) Sakız'da Rahmet Denizine Daldı."

"Niçin, nerede ve nasıl geziyorlarsa, Donanmamız Akdeniz'de dolaşırken Venedikliler 1 Safer Sene 1106 (21 Eylül 1694) de Sakız'a yapışıp, biraz uğraşarak ele geçirdiler. Ortalık biraz daha karıştı. Padişahtan en fakir halka kadar herkes köpürdü. Keseler açıldı. Tersane'ye emirler yağdı. Hemen onsekizer oturaklı 100 firkata tezgâhlara kondu. Meclisler toplandı, kıyametler koptu."

"Kapdan Paşa'ya hüküm ki;"

"Sen ki vezirimsin, Zilhicce'nin birinci günü (13 Temmuz Çarşamba) Midilli adasında Ocak gemileriyle birleşerek Foça'ya doğru hareket edip düşman gemilerinin Anre'ye geldikleri haberinin yayılması üzerine, inşallah cihad merkezi olan Garp Cezayiri ve diğer kalyonları olan Gaziler ile buluşup gönül birliği ile orada toplanarak, Sakız adası merkez olmak üzere orada harp vaziyeti yoklanıp Allah'a tevekkül ederek cehennemlik melunların üzerine gidilmeye karar verilerek hareket edilmiştir. Ancak bu hususun en başta gelen işlerden olduğu kararında birleşildi diye mektup göndermişsin. ."

"Senin, denizcilikteki şuurlu ve bilgili iyi tedbirlerin ve ile görüşün hususunda bütün vezirlerim iyi şahadette birleşmeleriyle sana vezirlik ve kaidanlık (başkomutanlık) verildi. Gerek donanma çekdirileri ve gerekse kalyonların durumları, bütün Akdeniz adaları ve sahillerinin korunma işleri senin hizmetine terk edilmiştir."

"Bütün ihtiyaçlarını kendin görerek nizam ve intizamı sen tertib ettin. Senin emrinde toplanıp aranızda hiç bir fikir ayrılığı olmadığından başka cihad merkezi olan Cezayir-i Garb ocaklarından on parça kalyon, Trablus ocağından üç kalyon, Tunus ocağından üç kalyon ve iki ateş gemisi ki toplam olarak onsekiz ocak gemisi gelmiştir."

"Bilhassa içinizde denizden anlamayan kimse yoktur."

"Bilhassa Halife olan ben, devlet ve ikbal ile Allah'a tevekül edip Macar kâfirleri üzerine hareket ederek zafer serhaddine yaklaşmış bulunuyoruz. İnşallah bundan sonra başka taraflardaki işlerle uğraşarak zihnimi bölmüş olmam."

"Sizden de, her şekilde anlaşarak çalışma beklerim. Göreyim sizi, din uğrunda can ve başa bakmayıp her şekilde mertçe ve akıllıca tedbirlerle gayret ve kudret gösteresiz."

"Evâsıt-ı Zilhicce Sene 1106 (1695 - Temmuz)"

"Belki şu söylenen sözler fazla görülür. Fakat masadımız şudur:
Böyle berbad günlerde milletin yüzünü güldürmüş, göğsünü kabartmış, tarihimizde büyük şeref bırakmış, bu canlı zafer sahiplerinin makamları cennet olsun. Bu işler sadece bir Mezemorta (Hüzeyin Paşa) ile Mısırlıoğlu (İbrahim Paşa) rahmetlilerinin kerametleri ile oldu dersek pek doğru söylemiş oluruz. Millet bu iki kahraman evladını iyice tanıyamıyor."

"İbrahim Paşa hem karada, hem denizde döğüşür bir bahadır idi. Mezemorta ise, ölümün tadını tatmış, ismi gibi ölmüş, dirilmiş, o çentik çentik olmuş gövdenin üstündeki kafa dik, gözler keskin kamış, soğuk kanlı, demir yüreği değme şeyle çarpmaz bir yiğit idi."

"İyi dost, kıyak yiğit dar günde, sıkışık yerde görünür derler. "

"Çok vatanını sever yiğitler geldi geçti. Ama, böyle bezmeyenleri, bıkmayanları, yılmayanları pek çok değildir."

İkinci Viyana Kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanmasıyla birlikte hemen hareket geçen İtalyanlar, Doğu Akdeniz'e hâkim olabilmek hedefiyle Osmanlı Devletine karşı uzun süreli bir deniz savaşları dönemine daha girdi ki Batılılar bu çatışmalar silsilesini altıncı Osmanlı-Venedik Savaşları olarak adlandırmaktadır.

Türk Devleti ancak Donanması kadar güçlüdür! Önceki Türk Devletinin yükselişi ve çöküşü ile Deniz Gücünün nitelikleri arasında doğrudan bir ilişki olması tabii ki rastlantı değildir.

Donanmanın tatlı bir arpalığa dönüşmüş olduğu bu dönemde Osmanlı Devletinin ne kadar zor bir durumda kaldığını, Mezemorta'nın hem dış, hem de iç cephede nasıl bir mücadele sergilediğini, çok sayıda Padişah fermanına [yeşil] dayalı olarak anlatan bu kitap aslında yazarının umduğu ve beklediği üzere kendinden sonrakilerin konuyu daha derinlemesine inceleyerek ilerletmesini, ne yazık ki bugüne kadar sağlayabilmiş değildir! Diğer taraftan, içinde bugünü anlamamızı ve yarını kestirebilmemize yardımcı olacak çok değerli ayrıntıları barındırdığı için Türk Denizciliğine ilgi duyan herkes tarafından okunmalıdır vesselam.

 
Telif Hakkı © 1997-2024 [uskudar.biz]
- sürüm 6.0.0 - Bütün Hakları Saklıdır.
Kullanım şartları için tıklayın!