1948 yılında, denizaltıları tahrik etmek için atom enerjisi kullanmaya yönelik ilk çalışmanın ABD'de resmen başlatılmasıyla yeni bir döneme girilmiş oldu. Bir denizaltı üzerine yerleştirilecek ilk nükleer reaktör temelli bu tahrik sistemini geliştirmek için hazırlanan tasarımın ilk uygulaması ise karada kurulan özel bir tesis [Resim.1] yoluyla gerçekleştirildi.
STR (Submarine Thermal Reactor) olarak adlandırılan bu ilk kara konuşlu denizaltı tahrik sisteminin inşası 1949'da başladı ve 1953'de tamamlandı. Bununla birlikte son derece gizli yürütülen bu proje hakkında yeterli istihbaratı sağlayabilen Sovyetler de 1949'da hemen benzer bir proje başlattı ve daha sonra başlamalarına rağmen 1952'de, biri basınçlı su diğeri sıvı metal soğutmalı iki prototip denizaltı tahrik sistemi birden karada ateşlediler. Böylece denizdeki soğuk savaş, denizaltı gücü merkezli olarak başlamış oldu.
Ama bu yeni teknolojiye hakim olabilmek hiç kolay değildi. ABD tarafı başarıya daha çabuk ulaştı ve ilk atom denizaltısını 1955'de donanmaya teslim etti. Tahrik sisteminde yaşanan ciddi sıkıntılar sebebiyle Sovyet tarafında aynı hedefe ulaşılabilmesi ise ancak 1961 yılında mümkün olabildi.
Resim.1) İlk nükleer denizaltı olan Nautilus'un tahrik sistemi için karada kurulan ve ilk kez 1953'de çalıştırılan STR. Bu donanım, son 22 yılında hiç yakıt ikmâli yapılmadan bir rekor da kırarak, 1989'a kadar kesintisiz çalıştı ve bu arada çoğu denizaltıcı mürettebat olmak üzere 13 bin kadar ilgili kişiye eğitim verilmesi için de kullanıldı.
Atom enerjisi öncelikle Türk Denizaltıcılığının geleceği ve buna doğrudan bağlı olarak da Türkiye Cumhuriyetinin bekâsı için son derece büyük bir öneme sahiptir ki bir süre önce bu konuya bir giriş yapmıştık. Dikkâtli ziyaretçilerin hatırlayacağı üzere başka bir açıdan daha bu konu ülkenin geleceği ve varoluşu için hayâtî derecede önemlidir.
Bu tür kara reaktörleri dünya genelinde birden fazla amaca hizmet etmektedir, mesela:
Denizaltı tahrik sistemi tasarımlarının uygulanması,
Tasarım çözümlerinin denize inmeden önce doğrulanması,
Gelecek nesil sistemler için gereken arge verilerinin toplanması,
Nükleer denizaltı mürettebatlarının daha güvenli bir ortamda eğitilmesi,
Nükleer silah bileşenlerinin üretilmesi,
gibi... Nükleer bir denizaltı hedefine ulaşabilmek için gerekli pek çok şart yerine getirilmelidir ki bunlardan yalnızca biri de Kara Konuşlu Deniz Reaktörü olarak ifâde edilebilecek bir tesistir.
Sırasıyla önce SSCB ve sonra ABD'de ilk karada yerleşik denizaltı reaktörleri faaliyete geçtikten sonra yarış iyice hızlandı ve aşağıdaki [Çizelge.1] üzerinde özetlenen durumu oluştu.
Ülke
İsim
Kuruluş
Açıklamalar
ABD
STR
1953
Bir denizaltıya yerleştirilebilen ilk nükleer reaktör, 10MW. [Resim.1]
SIR
1955
Sıvı metal (Na) soğutmalı reaktör denemesi. 2 yıl sonra kapatıldı.
S3G
1958
Geliştirilmiş STR.
LSR
1958
Uçak gemisi tahrik sistemi için.
SRS
1959
Tam Elektrikli Tahrik amaçlı küçük denizaltı reaktörü.
DRP
1961
Kruvazör tahrik sistemi için.
NRTS
1965
Tam Doğal Dolaşım kavramının geliştirilmesi için. [Resim.2]
ART
1975
Yeni çekirdek malzemeleri ve güç kontrol yöntemleri geliştirilmesi için.
AFR
1978
Tek reaktör ile çift bağımsız buhar dolaşımı denemeleri için.
SSCB / Rusya
27BM
1952
Karada çalıştırılan ilk iki denizaltı nükleer tahrik sisteminden biri.
27BT
1952
Karada çalıştırılan ilk iki denizaltı nükleer tahrik sisteminden diğeri.
OK550KM
1961
Rekabetçi Sıvı Metal (Pb-Bi) soğutmalı reaktör çalışması için.
KM-1
1961
Rekabetçi Sıvı Metal (Pb-Bi) soğutmalı reaktör çalışması için.
OK650BK
1968
Geliştirilmiş dolaşım ve koruma çalışmaları için.
KPT-6
1986
Tam Doğal Dolaşım bileşik reaktör geliştirilmesi için. [Resim.3]
İngiltere
DSMP
1961
ABD tarafından sağlanan STR/S5W türevi sistem.
STF-2
1987
Farklı bileşenlerin denenebildiği, esnek bir 2.nesil sistem.
Fransa
PAT
1964
ABD kökenli STR/S5W'nin kavramsal bir kopyası.
CAP
1975
Doğal Dolaşım yeteneğini geliştirebilmek için kurulan sistem.
RNG
1982
Hem denizaltı, hem gemi için, iyileştirilmiş PAT tasarımı.
RES
2010
Tahrik veya Trityum üretimi modunda çalışabilen; geliştirilmiş K15.
Çin
İsimsiz - 1
1970
1981'de hizmet dışına çıkartıldı.
İsimsiz - 2
?
Muhtemelen ticarî ACP100 reaktörü türevi.
Hindistan
İsimsiz
2004
Arihant sınıfının tahrik sistemi için, ABD ve Rusya destekli. [Resim.4]
Brezilya
RENAP
2025(?)
İnşa hâlinde... Muhtemelen 48MW. [Resim.5]
Çizelge.1) Dünya üzerinde, deniz araçları için nükleer tahrik sistemlerinin karada geliştirilmesi için kurulan özel maksatlı nükleer reaktör altyapıları. Kırmızı ile işâretli olanlar sıvı metal soğutmalı, diğerleri basınçlı su soğutmalı.
Yukarıda görüldüğü gibi ABD'de bugüne kadar dört nesli kapsayan en az dokuz kara konuşlu deniz reaktörü tesisi kuruldu. Ayrıca yakın tarih için beşinci nesil olarak onuncusunun kurulmaya başlanmış olabileceği tahmin edilmektedir.
Yine günümüze kadar Rusya'da da dört nesli kapsayan en az altı karada deniz reaktörü tesisi kurulduğu düşünülmektedir ve beşinci nesil için yeni bir tesisin daha inşa edilmekte olduğu yönünde işâretler vardır.
Bu kervana katılan üçüncü ülke ise doğrudan ABD desteği ile bir STR türevini kendi topraklarında inşa ederek 1961'de hizmete alan İngiltere olmuştur.
Resim.2) Daha sonra Ohio sınıfı balistik füze denizaltılarının tahrik sistemi olacak S8G'nin geliştirilmesinde kullanılan Doğal Dolaşım S5G tahrik sisteminin, gemi hareketlerinin benzetimini de yapabilen kara türevi. Böylece doğal dolaşım yeteneğinin keskin dönüşlerde sürekliliğinin güvenle incelenebilmesi gibi çalışmalar mümkün olmuştur. Bu yetenek aynı zamanda mürettebat eğitimlerinin etkinliğini de artırmaktadır.
1964'de Fransa kendi özgün karada yerleşik nükleer denizaltı tahrik sistemlerinden ilkini işletmeye başlamıştır. İngiltere'nin aksine ABD'den bu konuda hiçbir destek alamayan Fransa yine de o güne kadar denenmiş ve kendini ispat etmiş olan ABD kökenli STR'yi kavramsal olarak kopyalayarak bu işe başlamıştır. Fransa, ABD ve Rusya'dan sonra bu teknoloji sahasında en tecrübeli ve yetenekli üçüncü ülke konumundadır.
Temmuz 1970'te ise ilk eşdeğer kara tesisinin işletilmeye başlanmasıyla Çin nükleer denizaltı sahasına adım atan beşinci ülke olmuştur. 1979'da kapatılan bu reaktör birinci nesil Çin nükleer denizaltılarının tahrik sistemlerinin geliştirilmesinde kullanıldı. Daha sonraki dönemde ve muhtemelen Rusya ve Fransa'nın da desteğiyle ikinci nesil bir tesis daha kuruldu. Bu ikincisinde kullanılan deniz reaktörünün daha sonra ACP100 adıyla ticarileştirilen sivil maksatlı reaktörün de atası olduğu düşünülmektedir.
Resim.3) Rus kara konuşlu deniz reaktörü tesislerinden biri; KPT-6 / KV-2 düzeni.
2004 yılında da Hindistan son derece gizli yürüttüğü, başarılı bir çalışma sonunda geliştirdiği ve inşa ettiği ilk atom denizaltısı olan Arihant üzerinde kullanılmak üzere tasarlanan kara konuşlu denizaltı tahrik sistemini [Resim.4] ilk kez çalıştırmıştır. Bu çalışmanın en ilgi çekici tarafı ise hem Rusya, hem de ABD tarafından desteklenmesidir. Aşağıdaki resimde görüldüğü gibi söz konusu tesisin yerleşim olarak ABD kökenli STR'nin tam olarak eşdeğeri olması ilginçtir.
Buraya kadar Dünya üzerinde deniz nükleer reaktör çalışmaları için karaya yerleşik arge tesisleri işleten ülkelerden kısaca bahsetmiş olduk. Aslına bakılırsa bahsetmeye değer biri daha kaldı.
Resim.4) İlk kez Ekim 2004'de çalıştırılan ve Hindistan'ın ilk yerli nükleer denizaltısı olan Arianth sınıfı araç için geliştirilen tahrik sistemini barındıran, Kalpakkam'da bulunan tesis.
Kısaca yapıyı tanıtmak gerekirse; solda bulunan içi su dolu beyaz çelik silindir içinde denizaltının gerçek ölçekli reaktör bölmesi bulunmaktadır. Ona bağlı kahverengi çelik yapı ise Arihant denizaltısının mukavim teknesinin ve makina dairesinin bir kopyasıdır ve içinde reaktör tarafından üretilen buhar ile işletilen buhar türbinleri mevcuttur. Söz konusu türbinlerden bazıları elektrik üretmek amacıyla alternatörleri çalıştırırken bâzıları da bir dişli kutusu üzerinden gücü pervaneye ileten mili çevirmektedir. Nihayet sağdaki yeşil cihaz ise pervaneye iletilen gücü ve torku gerçek zamanlı ölçmekte kullanılan, pervane miline bağlı dinamometredir.
Burada kapsam kara reaktör tesisleri olduğundan ve yukarıdaki bağlantı vesilesiyle Brezilya'nın hikâyesi daha önce zâten özetlendiğinden doğrudan asıl konuya atlarsak; Brezilya'nın nükleer denizaltı hedefine ulaşabilmesi için ihtiyaç duyduğu ve içinde ilk nükleer denizaltısının tahrik edilmesi için özgün olarak tasarlanan donanımların kurulup deneneceği, günümüzde LABGENE olarak adlandırılan tesisin inşası da uzun zaman önce başlamıştı.
2015 civarında reaktörünün ilk kez çalıştırılması hedeflenen bu tesis [Resim.5] henüz tamamlanabilmiş değildir. Bu süreçte ülkede yaşananlardan daha önce bahsedildiği için burada tekrarlamaya gerek yok. Hâlâ darbelerle kolayca şekillendirilmekte olan Brezilya siyasetinin, Brezilya'yı nükleer denizaltı hedefine ulaştırıp ulaştıramayacağı şimdilik belirsizliğini korumaktadır denilebilir.
Resim.5) Brezilya'nın nükleer denizaltı projesinde kullanılmak üzere geliştirilen nükleer tahrik sistemini barındıracak olan inşa hâlindeki LABGENE1 tesisi. Günümüzde inşaat çalışmaları burada görünenden daha ileri durumda ama henüz kurulum devam ediyor. 2015'te işletilmeye başlanması hedeflenen tesisin tahmini çalıştırılma tarihi artık 2025.
Hazır Brezilya demişken, iyi müzik vasıtasıyla tuzlu sudan mütevellit paslanmış kulaklara biraz raspa (1991) iyi gelir:
Sonuç olarak, asıl meselemiz olan; Türk Donanmasının geleceği ve bu gelecekte atom enerjisinin vazgeçilemez önemine gelirsek, bu konularda hâlâ ciddi adımlar atılmıyor olması üzücüdür ve zaman bu denklemde en önemli değişkendir. Mesele üç soru ile özetlenmeye çalışılırsa:
Türk Deniz Kuvvetleri gerçekten nükleer denizaltı istiyor mu ve Nato'nun içinde kalındıkça böyle bir şeyi isteyebilir mi?
Ülkenin siyasî ve bürakratik altyapısı böyle bir isteğe karşılık verir mi veya verebilir mi?
Halk böyle bir yolda çekilmesi gereken sıkıntılara katlanmaya râzı olur mu?
Aslında bu sorulardan en önemlisinin hangisi olduğu açıktır: Üç.
Kaldı ki bir ve ikiyi temsil edenler zâten üçün içinden çıkmıyor mu...
Çok gecikmiş de olsak artık Türkiye deniz nükleer teknolojilerine önem vermek zorundadır. Bu teknolojiye başlangıç noktası ise kara konuşlu deniz reaktör altyapılarının kurulmasından geçer. Teknik olarak, Türkiye'nin, elindeki insan gücü ile böyle bir işin kalkamaması söz konusu değildir, eğer niyet ve irâde mevcut olursa gerisi kendiliğinden çözülecektir. Üstelik geçtiğimiz sene oluşan Aukus hadisesinin meydana getirdiği uygun ortam, eğer bu fırsat doğru değerlendirilebilirse, çok daha hızlı sonuçlar alınabilmesinin önünü de açabilir.
Türk deniz nükleer çalışmaları için adım adım ilerlemek üzere üçlü bir kara tabanlı tesis düşünülebilir:
5MW - denizaltı tahrik sistemi / Basınçlı su reaktörü
50MW - denizaltı tahrik sistemi / Basınçlı su reaktörü
100MW - denizaltı tahrik sistemi / Gelecek nesil reaktör
Türk Donanması (hem tahrik, hem de silah bağlamında) nükleer dışı kalmaya devam ettiği müddetçe, başka alanlarda ne yaparsa yapsın kaçınılmaz olarak, Nato içindeki sıradan ve bağımlı donanmalardan bir donanma olarak kalmaya da devam edecektir, ne yazık ki.