Ayağında Yok Postal Başına Giyer Püskül
Pazar, 23 Şubat 2025

Birkaç gün önce başka bir mevzuyu ele almaya çalışırken o kapsamda kısaca bahsi geçen önemli bir ayrıntının çoktandır unutulmuş olduğu hatırlandı. Tekrar unutmaktansa hemen yazmak iyi olabilirdi. O zaman başlasın:

2001 yılının başlarında Tip214 denizaltılarının ilk müşterisi olan Yunanistan 2010 yılı itibarı ile hizmete almaya başladığı dört yeni denizaltı için uzun yıllar boyunca herhangi bir yeni nesil torpil tedarik etmedi. O sıralarda iktisadi açıdan batak olmaları de bu durumu doğrudan etkilemiş olsa gerekti.

Böylece en yeni denizaltılarını, mecburen, güncel harekat ihtiyaçlarını karşılayabilmekten uzak ama ellerinde mevcut oldukça eski nesil SUT ve SST torpilleri ile silahlandırdılar. Bu gerçeklik Türkiye tarafında günümüze kadar süren belirgin bir rahatlık da sağlamadı değil.

Fakat 2020'de Yunanistan ile Almanya arasında imzalanan sözleşme yoluyla Türkiye aleyhine ciddi seviyede bir tehdit artışı nihayet gerçekleşmeye başlamış oldu.

Yunanistan, tıpkı Tip214'ler gibi Tip209'ların da Dünya üzerindeki ilk müşterisi olmuştur. Bu meşhur tavşana, kaç - tazıya tut oyununda gönüllü bir oyuncu olan Türkiye de hemen akabinde aynılarından sipariş etmiştir, diğer taraftan oyuncuların oyun kurucular hakkında konuşması bu oyunun kurallarına aykırıdır ; )

Neyse, işte Yunanistan Glavkos sınıfı adını verdiği bu ilk Tip209'larla birlikte 1967'de 50 adet 533mm SUT ağır torpilini sipariş etmiştir. Bunu 1969'da yine aynı denizaltılar için 50 adet 533mm SST ağır torpili, 1974'de 150 adet SST daha ve 1975'de son 50 adet SUT siparişi izlemiştir. 1970'de SUT'larla başlayan teslimatlar 1978'de tamamlanmıştır. Böylece 2020 yılına gelindiğinde Yunanistanın tedarik ettiği bütün ağır ve orta torpiller, en yenisi 42 yaşında olmak üzere şöyledir:

  1. 100 adet 533mm SUT
  2. 200 adet 533mm SST
  3. Bilinmeyen adet 533mm Mk17 ve Mk23 (güdümsüz)
  4. Bilinmeyen miktarda 483mm Mk37

Yunanistan, Adalar Denizinin sağladığı imkânlardan daha iyi yararlanabilecek şekilde aldığı SST'lerin bir kısmını gemileri üzerinde gemilere karşı kullanmaktadır. şimdilik SST'lerin 60 kadarının gemilere ayrıldığı tahmin edilebilir ama bu mühimmatlar istendiğinde denizaltılarda da kullanılabilir. Bu torpillerden beşer adedinin canlı atışlarda kullanıldığı tahmin edilirse, Yunanistan Deniz Kuvvetlerinin elinde yaklaşık 290 kadar (95+195) güdümlü eski ağır torpil mevcut olduğu düşünülebilir. Mk37'ler ağır torpil sayılmaz, Mk17 ve 24'ler de güdümsüz mühimmatlar olduklarında buradaki kapsamın dışındadır.

SUT ve SST

Mâlûm olduğu üzere İkinci Dünya Savaşı neticesinde teslim alınan Almanya'nın, ilk Dünya Savaşı sonunda olduğu gibi denizaltı ve denizaltı silahları üretmesi bir kez daha yasaklanmıştı. Yine, ilkinden sonra olduğu şekilde, ikinciden sonra da tasmanın zinciri hızla uzatılmaya başlandı ve yalnızca 8 sene sonra çeşitli kısıtlamalarla da olsa yeniden denizaltı inşa etmelerine izin verildi. Böylece ilk Tip205'in hizmete girmesiyle yeni bir döneme de adım atılmış oldu.

Bu ilk denizaltılar üzerinde ancak ABD üretimi 483mm Mk37 torpillerini kullanmalarına izin verildi. Bununla birlikte Mk37'lerin Almanya'ya sorumluluk sahası olarak verilen Baltık Denizinin çok sığ sularında son derece yetersiz kalması sayesinde nemçeliler kendi torpillerini geliştirebilmek için bir izin daha koparmayı başardılar, zaten daha 1958'de kavramsal çalışmalara başlamışlardı bile.

Halihazırda Almanyanın elinde konuyla ilgili yeterli seviyede hafıza, yapabilme bilgisi, insan gücü ve tecrübe mevcuttu ve 1945'de bıraktıkları yerden devam ediyorlardı. Başlangıçta genel maksatlı bir torpil kavramı değerlendirilmiş olsa bile sonunda; azami ortak bileşen kullanan biri denizaltılara, diğeri gemilere karşı; tek maksatlı iki farklı torpil geliştirilmesine karar verildi.

DM1 (Deutsches Modell 1) Seechlange adı verilen denizaltısavar modele öncelik verildi ve tasarım çalışmaları 1960'da başlatıldı. 1962'de de gemisavar DM2 (Deutsches Modell 2) Seal adı verilen torpilin geliştirilmesine başlandı. Bu noktadan sonra konuyu uzatmadan hızlıca ilerlemek yeterli olabilir.

Almanya, kendi Donanması için inşa edebileceği denizaltılar konusunda sınırlandırılmış olsa da karar vericinin tamamen nükleer denizaltılara yönelmesi ve buna bağlı olarak dizel-elektrik denizaltı inşasından çekilmesiyle oluşan durumu başarıyla değerlendirerek, ihraç edeceği denizaltılar için ağrılık sınırlamasını da kaldırtıp Tip209 tasarımını ortaya koyarak günümüze kadar süren çok büyük bir ticarî başarısı elde etti, tabii ki oyunu ustaca(!) icra edererek...

Bütün bir Üçüncü Dünya denizaltı pazarını tek başına ele geçirince artık alt sistemleri satmak da çocuk oyuncağı olacaktı; motorlar, sonarlar, periskoplar, elektronikler ve tabii mühimmatlar.

Böylece DM1 ve DM2 adlarıyla kendileri için geliştirdikleri ağır torpiller için de büyük bir pazar kendiliğinden oluştu. Her iki silahın "kısıtlanmış" sürümlerini kendilerinden denizaltı alan müşterilere kolayca satmaya başlayabildiler.

İlk müşterileri de kağıt üzerindeki ilk Tip209/ 1100 satın alan ve bu denizaltı ile birlikte henüz geliştirilme safhasında olan DM1'in ihraç sürümü olan ilk SUT siparişini de 1967'de veren Yunanistan olacaktı...

DM2 Seal'in kısıtlanmış ihraç sürümü olan SST'nin ilk siparişi veren ülke ise 1968'de kendi Tip209'ları için Arjantin olmuştur.

SUT; 1967-2000 arasında 11 ülkeye 1.047 adet satıldı, sonra üretim hattı bile Endonezyaya satıldı, hem böylece Çini fazla üzmeden(!) Tayvana da dolaylı yoldan 200 adetlik SUT satışı da gerçekleştirilebilecekti, yine bir taş iki kuş. SST ise 1968-1980 arasında Türkiye dahil 7 ülkeye toplam 586 adet satıldı. Bu arada Türkiye ilginç bir şekilde SUT yerine Mk37 aldı. Yunanistan ise hem SUT, hem de Mk37 kullandı.

SST ingilizce "Special Surface Target" ifâdesinden bir kısaltma olarak kullanıldı. 1970'lerde üretilenler SST-3, 80'lerde üretilenler SST-4 olarak tanımlanabilir. Yunanistanın elindeki SST'lerin SST-3, Türkiyenin elindeki SST'lerin yarısının SST-3 ve yarısının da SST-4 olması beklenebilir. Adından anlaşılacağı üzere yalnızca gemisavar görevinde olan SST ağır torpili; tel ve pasif sonar güdümlüdür, 260kg harp başlığına ve Gümüşoksit-Çinko akülere ve üç hızlı (SST-3 için iki hızlı) elektrik motoruna sahiptir ve 100m'ye kadar dalabilir. İlk sürümler mod0 yalnızca temas tapasına sahiptir ve tel ile güdüm tek yönlüdür, sonraları temas + manyetik yakınlık tapalı ve kısıtlı da olsa tel üzerinden çift yönlü veri akışı sağlayan modeller üretilmiştir. SST-4 için sürât/menzil verileri şöyle beyan edilmektedir:

  • Yüksek Hız: 35mil ile 11km / seyir süresi: 10dk
  • Düşük Hız: 28mil ile 20km / seyir süresi: 23dk
  • Arama Modu: 23mil ile 37km / seyir süresi: 52dk

SUT ingilizce "Surface & Underwater Target" ifâdesinden bir kısaltma olarak kullanıldı. Adından da anlaşıldığı üzere bu torpil çift maksatlı olarak kabul ediliyor. Bununla birlikte kısıtlamış bir DM1 türevi olarak öncelikle denizaltılara karşı geliştirilmiş bir torpildir. Zâten SUT kullanıcılarının önemli bir bölümü aynı denizaltı üzerinde gemilere karşı SST de torpili taşımaktadır, Yunanistan örneğinde olduğu gibi, Eğer SUT gemilere karşı da etkili olabilseydi böyle bir karmaşıklığa gerek kalmazdı. Fakat yapılan güncellemelerle sağlanan iyileşmeler sayesinde 2000'ler civarında üretilen SUT'ların artık gerçekten çift maksatlı hâle gelmiş olması beklenebilir, örneğin Güney Afrika için 2007-2008^de üretilenler gibi.

SUT ve SST pek çok ortak bileşene sahiptir; gövde, motor, harp başlığı, akü vs gibi. Aradaki önemli farklar olarak şunlar sayılabilir: SST yalnız pasif sonara sahipken SUT aktif sonara da sahiptir ve hem aktif, hem pasif olarak güdülebilir. SST'nin kullanılabilir derinlik aralığı 2-100m kadarken, bu değerler SUT için 2-400m+ civarındadır,

Sadede gelirsek, 2020'de imzalanan toplam 112milyon avro bedelli Yunanistan-Almanya torpil anlaşmasına göre:

  1. 44 adet yeni nesil DM2A4 alımı.
  2. Eldeki bütün (tahminen 95 kadar) çift maksatlı SUT.mod0 torpillerinin en son günceleme paketi ile mod4'e yükseltilmesi ki böyle bu mühimmat elektronik olarak DM2A4 seviyesine, performans olarak DM2A3 seviyesine çıkacaktır.
  3. SST torpillerinin akülerinin yenilenmesi.
söz konusu olacaktır.

3. madde eğer ciddi bir elektronik/mekanik güncellemeyi kapsamayacaksa ve açık kaynaklarda belirtildiği gibi yalnızca akülerin değişiminden ibaret olacaksa, söz konusu ilkel mod0 SST'ler çok ciddi bir tehdit oluşturmamaya devam eder ama yine de bu SST'ler üzerinde seslendirilmeyen bâzı iyileştirmeler yapacaklarını beklemek mantıklı olacaktır.

Bununla birlikte 44+95 adete ulaşan, tam olarak güncel teknoloji seviyedeki çift maksatlı torpilin bu aralar Yunanistanın denizaltılarında kullanılmaya başlanmış olması çok ciddi bir tehdit artışı anlamına gelmektedir. Bu tehdide doğru karşılığı verebilmek ise ancak tam milli çözümlerle mümkün olabilir; Milli SYS, Akya, Milden...

Yaftalar:
 
Telif Hakkı © 1997-2025 [uskudar.biz]
- sürüm 6.0.0 - Bütün Hakları Saklıdır.
Kullanım şartları için tıklayın!