Kısa bir süre önce gemisavar güdümlü mermiler açısından tapa adı verilen harpbaşlığı bileşeninin önemine vurgu yapan bir konu kısaca ele alınmaya çalışılmıştı. Bir füze için olduğu kadar bir torpil için de bütün tasarımdaki en önemli bileşenin yine tapa olması dolayısıyla, şimdi biraz da suyun altına inmek gerekli oldu.
İlk geliştirilen torpillerden itibâren silah üzerinde taşınan harpbaşlığının ateşlenerek hedefin tahrip edilebilmesi işinin sorumlusu; atâlet (temas) ile çalışan tapalar olmuştur. İlerleyen zaman ile birlikte silah teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak, daha etkin torpil tapalarının geliştirilebilmesine de büyük önem verilmiştir.
Almanya'da geleceğin deniz savaşı stratejisine yönelik yapılan (hatalı) tercihler sonucunda, askeri teknoloji geliştirme yatırımları ve çalışmaları da bu istikâmette gerçekleştirilmiştir. Söz konusu çalışmalar neticesinde bilhassa 1933-39 arasındaki dönemde sağladıkları ilerlemeler ve çoğu türünün ilk örneği olan, birinci sınıf performans (ancak uygun şartlar altında!) sağlayan bu askeri ürünler kağıt üzerinde ne kadar üstün görünse de Nemçe açısından sonuç mâlûmunuzdur.
Resim.1) Almanya'da bir torpil tesisi, 1942.
Tekerrür eden bu mağlubiyetin sebepleri arasında; elde ettikleri teknolojik ilerlemelerin de katkısıyla olsa gerek kendilerine aşırı güven, düşmanlarını küçümse ve kibir, savaşları kazananın teknoloji olduğuna duydukları yanlış inanç, işlerine gelmeyen sonuçların üstünü örterek görmezden gelme eğilimi ve müttefiklere karşı istihbarat zaafiyeti olarak sayılabilir.
İkinci savaş öncesi dönemde almanlar ilk manyetik tapalı deniz mayınlarını geliştirmiş durumdaydı ve İngiltere ile aralarında savaş başlar başlamaz da çok güvendikleri ve türünün ilk örneği olan bu silahı hemen kullanıma aldılar. Eylül 1939 ile Ocak 1940 arasında ingilizler Manş Denizi bölgesinde zemin mayınları ile 44 gemi kaybedince, bu durumun yeni bir alman icadı olan manyetik tapa sebebiyle gerçekleşmiş olabileceğinden şüphelendiler.
Nihâyetinde patlamamış bir mayını ele geçirdiklerinde de şüphelerinin doğru olduğundan emin oldular ve bu silahın tapasını inceledikten sonra da ingiliz fizikçiler çok hızlı bir şekilde çözümler geliştirdiler. Bu çözümlerin ilki denizde yapay bir manyetik alan oluşturan kabloyu manyetik olmayan bir malzeme ile imâl edilmiş (o dönem için ahşap) gemiler ile çekerek mayınların patlamasını sağlamak, olarak uygulandı ki böylece ilk kez "Manyetik Mayın Tarama" kavramı ortaya çıktı. İkinci olarak da çelik gemilerin manyetik izlerini, mayın tapaları tarafından algılanamayacak seviyede alçaltmaya yarayacak, yine bir ilk olan "Manyetik İz Bastırma (dG)" teknolojisinin temeli atıldı. Velhasıl savaşın gidişâtını değiştiren bu hızlı ve başarılı çözümler, diğer pekçokları gibi temel bilimler camiasından gelmişti.
Resim.2) Alman manyetik tapaları ve akustik torpilleri vesaire hakkındaki istihbarat raporlarından örnekler, 1943.
Artık mayınlardan asıl konu olan torpillere dönersek, sualtı infilâkının, fizikî gerçeklik gereği, deniz araçları üzerindeki tahrip edici etkisinin, temas ile sağlanan patlama ile elde edilenden çok daha büyük olduğunun anlaşılmasından sonra torpil tasarımcıları bu amaca ulaşmayı sağlayabilecek çözümler üzerinde de çalışmaya başlamışlardı. Taktik yaklaşımları sebebiyle sualtı teknolojileri alanına en büyük arge yatırımını yapan almanlar çeşitli yakınlık tapası teknolojileri üzerinde çalışmaya başladılar ve önceliği yukarıda bahsi geçen mayın üzerine başarıyla uygulamış oldukları manyetik tapa teknolojisine verdiler.
Fakat şunu da vurgulamak gerekir ki dönemin torpilleri üzerinde kullanılmakta olan temas tapaları bile oldukça sorunluydu. Örneğin alman torpilleri, tapalarının işleyebilmesi için gemi bordasına dik açı ile çarpmalıydı, fazlaca geniş açılı bir isabet harpbaşlığını tetiklemiyordu, amerikan torpilleri için ise tam tersi bir durum geçerliydi ve dik açılı bir vuruş torpilin patlamaması sonucunu doğuruyordu. Savaşın ilk döneminde işlemeyen tapalar denizaltı savaşına katılan bütün donanmalarda ciddi bir sorundu.
Almanların torpiller üzerine ilk manyetik ve akustik yakınlık tapalarını geliştirmeye başlamasıyla bu alanda da bir yarış başladı ve aslına bakılırsa savaş sonuna kadar kimse güvenilir ve etkin bir çözüm geliştiremedi!
Torpiller üzerinde kullanılan tapa türlerini sıralamak gerekirse:
- Temas (Atâlet)
- Mekanik-Kimyevî (artık kullanılmıyor!)
- Elektro-Mekanik
- Elektronik
- Yakınlık
- Manyetik
- Pasif (artık kullanılmıyor!)
- Aktif
- Akustik
- Pasif (artık kullanılmıyor!)
- Aktif
- Optik (henüz kullanılmıyor!)
şeklinde bir dağılım elde edilebilir. Karada ve havada kullanılan farklı mühimmat türleri üzerinde bunlardan başka tapa türleri de mevcuttur. Görüldüğü gibi bâzı seçenekler güncel torpil tasarımlarında artık hiç kullanılmamaktadır ve sadece tarihî açıdan sıralamaya eklenmiştir. Optik tapalar ise henüz kullanılmamakla birlikte özellikle torpilsavar-torpil teknolojisindeki özel ihtiyaçlar sebebiyle, gelecekte tercih edilebilir. Bugün için Türk Donanmasındaki torpiller üzerinde kullanılan tapa teknolojilerini merak edenler [1]'e bakabilir.
Günümüz açısından bütün ağır torpiller üzerinde ikincil temas tapaları mevcuttur. Ağır torpiller üzerindeki birincil tapalar ise azamî hasar için manyetik veya akustik yakınlık türündendir. Hafif torpiller üzerinde de çift tapa bulunur fakat birincil olan, kullanılan harp başlığının türüne ve hedefe göre belirlenir.
Atmaca gibi Akya projesinin başarısı da tamamen üzerindeki tapa(lar) tarafından belirlenecektir. Birkaç sene önce Akya üzerinde manyetik tapa kullanılacağı açıklandığı için bu yazının devamında manyetik tapa konusu daha kapsamlı olarak ele alınabilir.
|