Kemere
TSS: Türk Seyrüsefer Sistemi |
Çarşamba, 25 Aralık 2019 |
Askeri harekâtların etkinliği açısından en önde gelen ihtiyaçların başında hassas seyrüsefer yetenekleri gelmektedir. Bu konu muhtelif bileşenlerin bütününden oluşan çok boyutlu bir yapıya sahip olduğu için söz konusu bileşenlerin ayrı ayrı ele alınması meselenin daha kolay anlaşılabilmesine yardımcı olabilir.
Daha önce denizaltılar bağlamında kısaca değerlendirilen Atâlet Seyrüseferi hakkındaki ilk yazı ile de zâten konuya bir giriş yapılmıştı. Geliştirme tarihlerinin sırası göz önüne alındığında, bizim açımızdan da hâlen bir diğer önemli ihtiyaç olan Radyo Seyrüseferi konusu ile ilerlemek gerekmekle birlikte şimdilik bu husus sonraki bir zamana bırakılarak, doğrudan Uydu Seyrüseferi'ne atlanacak.
|
Devamını oku...
|
|
Pazartesi, 23 Aralık 2019 |
2006'da alınan emektar dizüstü bilgisayarım geçen zaman içinde denizde, karada ve havada muhtemelen yanımda birkaç yüzbin km yol yaptıktan sonra, iki sene kadar önce bir nevî mecburî emekliliğe ayrılmıştı. Aslında bunun temel sebebi arızalanması değil ama o dönem kullanılmaya başlanan 4.x Linux çekirdeklerinden kaynaklandığını düşündüğüm garip bir sorun sebebiyle, Radeon X1700 ekran kartının sürücüsünü, oldukça uğraşmama rağmen bir türlü düzgün çalışır hâle getirememiş olmamdı. Temel sorun; rastgele gibi görünen bir dağılım ve zamanlamayla, mevcut çözünürlük değiştirilene kadar ekranın aniden titremeye başlamasıydı, önceki çekirdeklerde ise böyle bir sorunu mevcut değildi.
|
Devamını oku...
|
Cumartesi, 21 Aralık 2019 |
Akışkanlarla çalışırken birtakım boyutsuz katsayılarla karşılaşılır ki bunların başında "Reynolds Sayısı" gelmektedir. Akışkan mekaniği alanında bâzı çok önemli katkılar sağlamış olan, 1842 Belfast (İrlanda) doğumlu İngiliz mühendis Osborne Reynolds'ın ismiyle anılan bu kavram ile devamlı olarak temas etmek kaçınılmazdır.
Reynolds'ın ilk çalışmaları manyetizma ve elektrik üzerineydi, bununla birlikte kısa bir süre sonra hidrolik ve hidrodinamik konularına yoğunlaştı, ayrıca güneşin ve kuyruklu yıldızların elektromanyetik özellikleri ve nehirlerdeki gel-git hareketleri konularıyla da ilgilenmiştir.
Resim.1) Osborne Reynolds'ın, 1870'lerde akışkanların laminer ve türbülanslı davranışlarını incelemek üzere kurduğu deney düzeneğinde [Resim.2] elde ettiği sonuçları değerlendirdiği meşhur makâlesinde [3] kullandığı çizimlerden biri.
|
Devamını oku...
|
Pazar, 15 Aralık 2019 |
Gerek suüstü gerekse sualtı denizaraçları için dönüş manevraları son derece önemli hidromekanik oluşumları tetiklediği için dikkâlice incelenmesi gereken müstakil bir çalışma alanı meydana getirmektedir. Söz konusu oluşumlar türbülanslı dümensuyu yapılarından, akış-yapı etkişemine kadar çeşitli inceleme sahalarının bir bütününden oluşmaktadır denilebilir.
Bu yazı ile birlikte başlamak üzere "sürekli dönüş" bağlamında ve konuya ilgi duyması muhtemel kişilere yönelik, mevzunun kısaca ve temel olarak tanıtılması doğrultusundaki bir dizi içerik vasıtasıyla, çeşitli açılardan ele alınması düşünülmektedir.
Vidyo.1) Konuya bir örnek olması açısından; açık-kaynaklı DNS çözücüsü GFS (Gerris / Gnu Flow Solver) ile çok alçak Re koşulunda NACA0012 kesiti için 1-1/4 dönüş süresince hesaplanan bir 2B çalışmanın canlandırması.
|
Devamını oku...
|
Pazar, 15 Aralık 2019 |
Bu kez geçici olarak, kısa bir süreliğine de olsa karaya çıkalım. İlk bakışta, eski bir makâleden [1] yapılacak uzunca bir alıntı ağırlıklı olarak ilerleyecek bu konunun, sitenin genel içeriği ile hiçbir alâkası olmadığı düşünülebilir. Doğrusu biraz daha dikkâtli bakılırsa, meselenin o kadar da ilgisiz olmadığı, hatta içinde bulunduğumuz genel vaziyet üzerinde, her ne kadar burada pek değinilmeyecek olsa da çok büyük bir etkisi olduğu sonucuna varabilmek de pekâlâ mümkündür.
Hemen alıntıya geçeceğiz ama bu arada "Milli İdealimiz Apartman Yaptırmak Mıdır?" başlığına sahip söz konusu yazının 1941 tarihli olduğunu iyice vurgulamak yerinde olur zîra bu ayrıntı bile başlı başına önemlidir, başlayalım:
|
Devamını oku...
|
Luzûciyet veya Kıvamlılık ya da ... |
Cuma, 13 Aralık 2019 |
Luzûciyet veya Kıvamlılık olarak adlandırılan ama günümüzde hâkimiyeti tamamen ele geçirmiş durumdaki yeni kurbağa dilinde söylenişiyle artık Viskozite olarak ifâde edilen değişken, çoğunuzun zâten bildiği üzere akışkan mekaniğinin temel kavramlarının en başında gelmektedir. Kelimeler üzerinden sürdürülegelen bu derin savaşın işâret ettiği gerçeklikler ise dikkat edilmesi gereken pek çok ayrıntıyı da içinde barındırmaktadır. Bilim ve fikir üretmekten aciz olan ve bu sahalarda hiçbir iddiaları da olmayan insan toplukları, bu gerçeği toplumlarından (ve belki kendilerinden de) gizleyebilme güdüsüyle bu tür ayak oyunlarını büyük bir istikrarla asırladır sürdürmektedir ki arpalık düzeni tıkır tıkır işleyebilsin, öyle değil mi?
|
Devamını oku...
|
Pazartesi, 25 Kasım 2019 |
1911 itibârı ile yayınlanan "Sıvı İçinde Hareket Eden Bir Cismin Mâruz Kaldığı Direnç Mekanizması" olarak tercüme edilebilecek başlığa sahip almanca makâle [1] ile birlikte "Girdap Dökülmesi" hâdisesinin ilk kez bilimsel olarak ortaya konduğu kabûl edilmektedir ki söz konusu çalışmayı geçekleştiren kişi olan Macar makina mühendisi Theodore von Kármán'ın isminden hareketle daha sonra von Kármán Girdap Yolu olarak adlandırılan ve cisim dümensuyunda ortaya çıkan bu çok önemli akış oluşumunun, günümüze kadar süren incelenme macerası da böylece başlamıştır.
Uygulamalı mühendislik açısından; memeli bıyıkları etrafındaki çok alçak Re akıştan, bir yusufçuğun kanatları etrafındaki akışkan davranışlarına ya da hipersonik yenidengiriş araçlarından, küresel ölçekteki büyük hava hareketlerine [Resim.3] kadar son derece geniş bir kapsama sahip çok çeşitli çalışma sahaları, girdap dökülmelerinin dikkâtlice incelenmesini gerektirmektedir.
|
Devamını oku...
|
Pazar, 17 Kasım 2019 |
İnsanlık tarihinin bütünü düşünüldüğünde en eski ve en köklü mühendislik alanlarının başında Gemi Mühendisliğinin geldiği söylenebilir. Pîri, Hz. Nuh Aleyhisselam olan bu meslek sayesindedir ki insanoğlu zorlu ve uzun bir süreç sonunda dünyanın tamamına yayılabilmiş ve kimi kavimler gemilerinin sağladığı güç ile günümüzde de geçerli olduğu üzere, çok geniş coğrafyalarda hâkimiyetler kurabilmiştir. Tabiatı gereği, her zaman olduğu gibi bugün de en geniş ölçekte çoklu-disiplin gerektiren meslek de budur ve bu mesleğe gönül verenleri derinlerde etkileyen ve yönlendiren şey ise genellikle sâhip olduğu bu nâdide niteliğidir.
Söylenegeldiği üzere fî tarihinde Aristo insanları üç temel türe ayırmış:
- Yaşayanlar
- Ölüler
- Denizdekiler
Doğrusu, bozuk saat misâli bir isâbet gibi de görülebilecek, oldukça ilginç bir değerlendirme. Bunun tam olarak ne anlama geldiğini ise ancak denizciler kavrayabileceği için karadaki insanlar açısından mânasız bir tasnif olarak algılanması ve anlaşılamayacak olması da doğaldır.
|
Devamını oku...
|
Kimi Tatlı Peşinde Kiminse Tuzu Yok |
Pazartesi, 11 Kasım 2019 |
$$
\Large G^{j}_{i} = -(8\pi G/c^{4})(T^{j}_{i} + t^{j}_{i})
$$
Hayat, istisnâsız her birimiz için asla kestirilemez, öngürülemez, akıl sır erdirilemez bir olaylar silsilesi değil midir? Buna inansa da inanmasa da istese de istemese de kabûl etse de etmese de tam olarak böyle olduğunun da herkes bal gibi farkındadır.
Her insan ayrı bir âlem, ayrı bir hikâyedir ama yine de bâzılarının hikâyeleri daha da bir acayip gibidir, belki ibret almamız için belki de asla bilemeyeceğimiz ve anlayamayacağımız başka hikmetler sebebiyle... Artık sadede gelirsek şimdi Anadolu'nun bağrından küçük(!) bir çobanın hikâyesi sahne alacak.
Doğrusu bu mesele kabaca son bir senedir internet âlemine, zaman zaman son derece aşırıya kaçacak kadar yanlış yorumlamalarla, yayılmış durumdaydı. Şimdi aynı dümensiz kayığa bi' de biz atlayalım, bakalım akıntı nereye sürükleyecek...
|
Devamını oku...
|
Cumartesi, 09 Kasım 2019 |
Okunuşu "Sistema Obnarujenia Kilvaternovo Sleda" gibi olduğundan, Batı kaynaklarında okunduğu gibi yazılmak sûretiyle SOKS kısaltmasıyla ifâde edilen bir Sovyet icâdı olan COKC, Türkçeye ise "Dümensuyu Tespit Sistemi" (DSTS) olarak tercüme edilebilir. Bu konuya hızlıca bir giriş yapmak isteyenler ise kaynak [1] ile başlayabilir...
COKC donanımlarını tek bir yönteme bağlı olarak çalışan bir cihaz değil de farklı yöntemlerin bir arada kullanıldığı bileşik bir (akustik olmayan) algılama sistemi olarak kabûl etmek mümkün görünmektedir. Mesela Rus Donanması tarafından yakın zamanda kapsamlı bir yarı ömür yenilemesinden sonra tekrar hizmete alınan Proje 945 sınıfı denizaltılar üzerinde diğer yöntemlerle çalışanlar yanında radyoaktif iz algılamaya yönelik ilâve bir bileşenin daha mevcut olduğu yönünde rivâyetler mevcuttur.
|
Devamını oku...
|
Perşembe, 07 Kasım 2019 |
Ciddi meseleler iyice can sıkıcı olunca arada kafayı biraz olsun dağıtmak için mevzuyu değiştirmek belki iyi olabilirdi. İşte bu yazıya sebep olan etken de geçenlerde izlediğim Le chant du loup adlı yeni bir film sebebiyle oldu denilebilir. Bu filmin ilgimi çekmesinin tek sebebi denizaltı temalı olmasından ibâretti, zâten bu sebeple de izlemek kaçınılmaz olmuştu.
Oysa ilk bakışta filmin bir "kutsalodun" ürünü değil de fransız kökenli olması bile ümit verici gibi görünmesine etki etmişti. Fakat netice itibarı ile daha ilk dakikalardan itibaren bir facia ile karşı karşıya olunduğu izleyiciye ispatlayan bu dandik ötesi film, 2000 tarihli U-571 in elinden en kötü denizaltı filmi ünvanını rahatlıkla alabilecek kadar berbat bir şeydi doğrusu. Bu vesileyle eski denizaltı filmlerinden de birkaç satır bahsedilebilirdi ki konuya merak duyabilecek gençler aradıklarını biraz daha kolay bulabilsinler.
Açık konuşmak gerekirse denizaltı temalı filmler tarihinde mükemmel denebilecek sadece bir adet eser olduğu için bu iş pek de zor değil. Gerçi tam senesini hatırlayamıyorum ama gâliba 1982 veya 83 olmalı, yeni bir film Türkiye'de gösterime girmişti ki o zamanlar Harbiye'deki As sinemasında bu filmi görünce içeri dalmıştım: Das Boot
|
Devamını oku...
|
L300 için d(E) Burkulma Sonuçları - Elmer ile |
Salı, 05 Kasım 2019 |
Önceki çalışmada Calculix ile hesaplanan L300 mukâvim tekne deney modelinin hâricî ve dâhilî kemereli durumları için doğrusal (Euler) burkulma davranışı incelemesi, eşdeğer hesaplama örgüsü ile bu kez açık kaynaklı çoklu-fizik yazılımı Elmer kullanılarak tekrar edilecek.
Aşağıdaki çizelgede, 1MPa normal basınç altında, yapının bir ucu tam sabit mesnetlenmiş diğer ucu ise sadece boyuna doğrultuda serbest ve eksenel basınç da taşıyacak şekilde yüklenmiş iken elde edilen burkulma katsayılarının kemere yerleşimlerine bağlı olarak elde edilmiş değerleri görülebilir. Dış kemere durumu, beklendiği üzere, eşdeğer şartlarda ~%3 daha yüksek burkulma dayanımı gösteriyor.
Burkulma modu | Dış Kemere
| İç Kemere
|
1 |
28,68 |
27,87 |
2 |
28,68 |
27,94 |
3 |
28,76 |
28,70 |
4 |
28,76 |
28,73 |
5 |
29,31 |
29,99 |
Elmer çözüm için hem doğrudan hem de yakınsamalı çözücü imkânlarına sahip. Bu problem için sadece ilk seçenek kullanıldı. Doğrudan çözücüler açısından UMFPACK, LAPACK ve MUMPS seçenekleri mevcut ve eğer erişiminiz varsa yazılımın PARDISO gibi ticârî (akademik lisans ücretsiz) çözücülerle birlikte kullanılması da mümkündür. Bu noktada söz konusu çözücülerin performanslarından bahsetmek gerekirse buradaki problemi tek işlemci çekirdeği ile, UMFPACK 2,864MB bellek tüketerek 604sn'de ve MUMPS ise 2.569MB bellek tüketerek 287sn içinde çözdü.
Yapılar, eleman sayısı (7.632) olarak önceki Calculix çalışmasında kullanılan ile tamamen eşdeğer düzenli örgüye sahipti. Bununla birlikte burada birinci derece (808) elemanları ikinci derece polinom yaklaşımı ile kullanılmıştır ki Calculix için ise doğrudan ikinci derece Lagrange (C3D20) elemanları ile çözüm elde edilmişti.
Resim.1) Her iki kemere durumu için Elmer ile elde edilen doğrusal (Euler) burkulma değerlerinin ilk modları... |
Cuma, 01 Kasım 2019 |
Geçtiğimiz günlerde hazır mevzu istem dışı bir şekilde de olsa periskoplara gelmişken buradan yürümek akla yatar gibi olduysa da endişe etmeye(!) pek gerek yok çünkü bundan sonrasında muhtemelen konunun karanlık taraflarına artık temas edilmeyecek.
Sadece, birkaç ayrı başlık altında:
- Öncelikle Akışkan Mekaniği
- Biraz Katı Mekaniği
- Az buçuk Akış-Yapı Etkileşimi
- Eğer zaman olursa Radar Kesit Alanı
- Belki Hidroakustik
açılarından bâzı periskop tasarım değişkenlerinin kısaca da olsa hesaplamalı ve uygulamalı olarak ele alınması söz konusu olacak gibi görünüyor, neden mi? Vardır belki bir sebebi...
|
Devamını oku...
|
Salı, 29 Ekim 2019 |
Bir arada yaşayan insan topluluklarını millet yapan tek kavram "Dil"dir ve ne ırk, ne din, ne de başka bir etken bunu sağlayamaz. Dil tamamen çöktüğünde artık bir milletin varlığından söz edilemez, mesela bu sebeple koskoca Afrika kıtası üzerinde köleleşmemiş herhangi yerel bir milletin varlığı mevcut değildir, esâmesi bile okunmaz ve aynı şekilde İrlanda adında bir devlet mevcut olsa da İrlanda milleti de tarih sahnesinden çoktan silinmiştir ki eğer merak edip de incelerseniz bu imhanın ingilizler tarafından sadece bir nesil içinde nasıl gerçekleştirildiğini görebilirsiniz. İşte bu sebepledir ki sömürgecilerin iki asırdır kullandıkları en büyük kitle imha silahı budur.
Türkiye üzerine yapılan saldırıların en tehlikelileri de dil üzerinden yürütülenlerdir ki geçmişi yaklaşık iki yüzyıl öncesine dayanmakla birlikte bu savaşta yediğimiz en büyük darbe ve sonrasındaki etkilerden sadece biri daha önce kısaca ele alınmış idi. Tabii mevzu çok kapsamlı ama burada sadece konunun Türk denizciliği üzerindeki yıkıcı etkilerini ifâde etmek amacıyla, uzunca bir zaman önce, 1967'de yazılmış bir makâleden [1] yapılacak birkaç cümle alıntı [sarı] ile devam edilecek.
"Bir derdim var benim... Aslında hepimizin bu dert... Birkaç yıldır düşünürüm. Duyduğum bu sıkıntıyı nasıl edeyim de, ocağımın mensuplarına da duyurayım diye..."
"Bugüne değin on yıl gemide çalıştım. Başlangıçta duyduğum bir mahçubiyet vardı. Çok az "gemici dili" kullanıyordum konuşurken... Büyüklerimle geniş bir mesafe vardı aramda..."
"Geçen yıllar beni de bulunduğum gemilerde eskiler arasına kattı. Donanmaya gelişleri bana nazaran yeni olan genç subaylarla temasım oluyordu tabii... İşte, bu temasların artışıyla benim derdim ortaya çıkıverdi... Benden sonrakilerle aramızda yukarıda sözünü ettiğim mesafe yine mevcuttu. Ben bu konuda ilerlemiş miydim? Doğrusu pek sanmıyorum. O halde genç arkadaşlarım vaktiyle benim bulunduğum yerden daha gerideydiler... Parmak basılacak dert buydu işte..."
"... Ancak, denizcilik örf ve adetler üzerinde en zarif şekilde yürütülebilen bir meslek... Bu bakımdan, kaybedilmekte olan "gemici dili ve deyimleri" üzerine ne denli eğilinse azdır."
"... Niçin "Vardasiloları galvanizleyelim mi?" diye sual eden astsubay gemi ikinci komutanını şaşkınlık içinde bıraksın?"
"Unutulmakta olan, çok beğendiğim bir cümle var denizci lisanında... Seyir halinde iken, teslim eden subay vardiyayı alana "Hayırlı vardiyalar" diyor. Yok böyle şey... Bizden öncekilerin iyi ve güzelini bozmıyalım. Bu durumda söylenecek en güzel söz "Allah selamet versin"dir. Eskiler hep bunu demişler. Makbul olan da, bu çok geniş anlamlı cümlenin söylenmesidir. Silmemek gerek bu adeti.."
"... Yazdıklarımı buraya kadar okudum da aklıma geliverdi. Şunu düşünmek mümkün benim için: Sanki kendisi çok mu iyi bu konuda? Değilim tabii... Benim maksadım, varlığını duyduğum ve benim gibi çok kimsenin de hissettiğine inandığım bir noksan için birşeyler yazmaktı. Yazdım."
1967 yılında Deniz Güverte Kıdemli Yüzbaşı Güngör Öcal tarafından yazılan "Gemici Dili Üzerine" adlı kısa makâleden [1] yapılan bu kısa alıntı durumun tarihçesi hakkında bize değerli ipuçları da veriyor. Örneğin 1938 yılındaki benzer yayınlar vasıtasıyla "Denizci Dili"nin henüz yerli yerinde durduğunu ama çok kısa bir süre sonra ise büyük bir tahribatın meydana geldiğini böylelikle daha iyi idrak edebiliyoruz.
Bildiğiniz üzere kilit tarih 1952'dir. Ve sadece 15 sene sonrasında durumun geldiği nokta ise yukarıdaki alıntı içinde kendini göstermektedir. Bugün içinde bulunduğumuz durum ise yukarıda bahsi geçen makâlenin yazıldığı tarihe nazaran tek kelimeyle korkunç olarak nitelendirilebilir, artık gerek sivil gerekse askerî denizciler, bin yıllık bir birikimle oluşmuş bütün denizcilik örf, âdet ve geleneklerini redderek, tamamen ingilizceye ve anglorikan kültürüne boyun eğmiş bir vaziyette, piçleştirilmiş bir garip dil konuşup onların denizcilik anlayışlarını taklit ediyorlar ve bu hâlleriyle de gurur(!) duyuyorlar...
Ama Güngör Yüzbaşı neme gerek dememiş ve elinden gelini yapmış ve buraya kadar okuduysanız siz de benim gibi artık buna şâhid oldunuz, Allah kendisinden râzı olsun!
♦ Kaynaklar1. Gemici Dili Üzerine - Dz. Gv. Kd. Yzb. Güngör Öcal - Nisan 1967 / Donanma Dergisi - Sayı: 457
|
Delikli Demir'in Merceğinden Milli Ülkü'nün Görünüşü |
Çarşamba, 23 Ekim 2019 |
Durumun farklı şekillere bürünerek ve renk değiştirerek de olsa asırlık bir tarihî tekerrür kıvamında hep aynı can sıkıcı ve âsab bozucu neticelere işâret etmesi sebebiyle, gerçekten de 2018'den beri Türkiye'deki denizcilik bağlamında herhangi bir savunma sanayii faaliyetinin ilerleyişi ile vs. kesinlikle ilgileniyor değilim.
Fakat ne kadar uzak durulmak istense de medyanın küresel zehirinden kurtulabilmek neredeyse imkânsız. Buralardaki yazılı, görsel, sosyal vs. medya ile hiç bir işim olmasa bile geçenlerde Brezilya gibi bize çok uzak topraklarda yapılan bir yayın üzerinde rast geldiğim yazı ile musibetten kurtulmaya pek imkân olmadığı gerçeği bir kez daha kendini gösterdi.
|
Devamını oku...
|
Pazartesi, 21 Ekim 2019 |
Dünya üzerindeki en üst düzey mühendislik ürünleri olan denizaltılar; bu gerçeğe bağlı olarak geliştirme - gerçekleştirme süreçleri için çok uzun zaman isteyen, tasarımları, inşaları ve idâmeleri açısından son derece yüksek mâliyetli araçlardır. Aynı sebeplere bağlı olarak da hizmetteki araçların olabildiği kadar uzun süreler için yeterli yetenekler ile görev yapmayı sürdürebilmelerinin sağlanmasına yönelik bir eğilim de mevcuttur.
Fakat uzun ömürlerine karşın, özellikle yakın dönemde teknolojinin konuyla alâkalı muhtelif alanlarında yaşanan doğrudan ve dolaylı gelişmelere bağlı olarak, hizmetteki denizaltıların gerek tasarım, gerek yapı, gerekse donanım açısıdan emekliliklerinden önceki bir dönemde güncellenmesine ihtiyaç duyulmaktadır ki bu çalışmalar "Yarı-Ömür Yenilemesi" olarak adlandırılır, gerçi kurbağa dili konuşanlar buna böyle demiyor ama olsun, anladınız siz...
|
Devamını oku...
|
Cumartesi, 19 Ekim 2019 |
İkinci Dünya Savaşına, sonuçların belirlenmesi ve etkilerinin büyüklüğü açısından "Casuslar Savaşı" demek pek de hatalı olmasa gerek. Bu küresel çatışma esnasında gerçekleşen istihbârat faaliyetlerinin sâdece bilinenleri bile çok şaşırtıcı ayrıntılara sâhip olabilmektedir. Söz konusu harekâtların aldatma odaklı olanlarının büyük çaplıları kırktan fazladır ki bunların bir bölümü katmanlar halinde birbirleriyle bağlantılı olacak şekilde dikkâtlice örülmüş, iç içe geçmiş çalışmalardır.
Örneğin 1943'de "Barclay" adı verilen aldatma harekâtı ile almanların dikkâtlerinin müttefiklerin gerçek hedefleri olan Sicilya'dan ("Husky Harekâtı") uzaklaştırılması ve böylelikle kolayca büyük bir başarıya ulaşılması sağlanabilmiştir. Barclay'in alt bölümlerinden en önemlisi ve bu aldatma kurgusunun temelini oluşturan çalışma ise "Mincemeat Harekâtı" idi.
|
Devamını oku...
|
Salı, 15 Ekim 2019 |
Dün, hazırlanmakta olan "Refah Faciası" hakkındaki yazı için döneme ait resmî belgeleri ararken kamuoyu tarafından "Fulbright Anlaşması" olarak bilinen vahim hâdisenin resmî belgesine [1] TBMM'nin genelağ sitesinde istemeden (ve nihâyet) denk geldim. Aslında uzun zaman önce de bu belgeyi aramış ama bir türlü bulamamıştım ve şimdi Refah'dan önce rotada küçük bir değişiklik yapmak elzem oldu.
Resim.1) Uzun yıllar boyunca devletin resmî görevlileri, düzenin sahipleri hatta Milli Eğitim Bakanları vs. tarafından, dalga geçer gibi, şehir efsanesi(!) olduğu iddia edilegelen 1949 tarihli anlaşmanın giriş bölümü ve ilk satırları.[1]
|
Devamını oku...
|
L300 için d(E) Burkulma Sonuçları - CCX ile |
Cuma, 11 Ekim 2019 |
L300 incelemesinin bu üçüncü bölümünde denizaltı mukavim tekneleri hakkındaki deney çalışmalarında kullanılan söz konusu cisimlerin, tamamen eşdeğer ölçülere sahip haricî ve dahilî kemere yerleşimlerindeki d(E) "doğrusal-(Euler)" burkulma davranışlarının Calculix sonlu elemanlar çözücüsü ile elde edilen sonuçlarından bahsedilecektir.
İlk bölümde haricî kemereli yapının yük altındaki titreşim davranışları ve ikinci bölümde ise kemere yerleşimlerinin doğal frekans üzerindeki etkilerinden bahsedilmiş, ilâve olarak kullanılan her iki geometrinin ölçüleri verilmişti. L300 modelleri özel olarak hidrostatik yük altındayken vasatta ve kemereler arasında burkulmak üzere ölçülendirilmiş yapılardır.
|
Devamını oku...
|
|
|
↢ Başlangıç ← Önceki 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Sonraki → Son ↣
|
|