Kemere

Muharebeye Gideni Ölür mü Sandın?
Perşembe, 09 Haziran 2022

Bilindiği üzere İkinci Dünya Savaşı döneminde, görece kısa bir zaman zarfında, askeri ihtiyaçlar etrafında şekillenen çok çeşitli alanlarda büyük teknolojik sıçramalar yaşanmıştır. Burada ele alınmaya başlanacak konu da böyle sıçramalardan birine giriş mâhiyetinde olacaktır ki günümüze kadar mahrum kalmamız sağlanan söz konusu teknolojinin Türk Donanmasının dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecekteki etkinliği açısından son derece hassas ve hayâtî bir bileşen olmasından hareketle; durumun karar-vericiler tarafından dikkâte alınması umulur çünkü diğer her şey bir tarafa, bu teknolojiye sahip olup kullanmadıkça gerçekten başarılı bir Milli Denizaltı çözümü ortaya koyabilmek mümkün değildir.

" Derd i serdür geminün hak bu ki tarz u töresi  
Aklı başında olan ona ider mi hevesi "
Cûyî   

Bu teknoloji alanı günümüze kadar Türkiye gündeminden uzak kaldı ve üzerinde hiçbir ar-ge faaliyeti gerçekleştirilmedi ki Türkiye'nin milli imkânları ile değil bugün, onlarca yıl öncesinde bile söz konusu alanda başarılı ürünler ortaya konmaya başlanabilirdi. Böyle çalışmaların neden yapılmadığı meselesine geçmişte yeri geldikçe, birkaç cümle ile de olsa [1], [2], [3] vs. üzerinde olduğu hâliyle, değinmeye çalışmıştık.

Özet olarak böyle bir teknolojiye erişmemizi, hatta bunu düşünmemizi bile kolayca engelleyen bu mekanizmayı işleten dört büyük çarktan bahsedilebilir ki bunlar:

  1. Abwehr / BND
  2. NPS
  3. COMSUBNATO
  4. Loca

Devamını oku...
 
Mezar Taşlarını Koyun mu Sandın?
Salı, 31 Mayıs 2022

" Nûh tahtına binüb başumuza şâh olalum  
Hızr’a himmetle teveccüh edüp âgâh olalum  
Hayr-ı dîn Beg gibi gazî bege hem-râh olalum  
Gel donanmaya gidüb azm-i Fireng eyleyelüm "
Yetîm   

Osmanlı Devletinin yükselişi de, düşüşü de, sahip olduğu deniz gücünün yeteneklerine bağlı olarak gerçekleşmiştir. Diğer bir ifâdeyle Devletin gücü, Donanmanın gücüne, tam anlamıyla bağlı olmuştur ki bu sıkı ilişki; tarihi süreç biraz incelendiğinde, rahatlıkla anlaşılmaya başlanabilir.

Osmanlı Devleti bir deniz devletidir, doğal olarak denizci bir devlettir, tarihin bu dönemi boyunca Türkler çok iyi denizciler olmuştur. Denizlerde mağlup oldukları dönemlerde ise bu kayıpların temel sebebi ellerinde yetkin denizciler olmaması değil, karar vericilerin ve devlet bürokrasisine hakim olan yapıların denizcilerden olmamasının ve denizcileri doğru olarak kullanamamasının ve hatta kullanmak istememesinin bir neticesidir.

Hüseyin Paşa, Hasan Paşa gibi müthiş deniz aslanları belli dönemlerde (mecburen!) görevlendirilip durumu kurtardıysa da bilhassa 19.yüzyıldan itibâren "gerçek denizciler"in giderek deniz işlerinden dışlanması(!) kaçınılmaz olarak denizlerde büyük bir zayıflamayı doğurmuş, bu da doğal olarak Devleti sona doğru sürüklemiştir...

Sürecin bugününe de kısaca değinirsek; (üstelik) aynı anda; hem Uçak Gemisi, hem Hücumbot projelerinin yürütülüyor olması bile, hâlâ geçmişin acı taraflarının bir yansıması olarak; "gerçek denizciler"in ısrarla deniz işlerinden uzak tutulmakta olduklarının göstergesi gibidir, tarih tekerrür etmesin de ne yapsın.

Devamını oku...
 
Anadolu Mayası - Türk Kimliği üzerine bir inceleme
Cuma, 27 Mayıs 2022

Ay Yıldızlı Al Bayrak

[  Anadolu mayasında, "Ay Yıldızlı Al Bayrak"ın üzerinde "birlik" yazar. Bu bayrak her yerde "şeref"le açılır; "vatan"ın bekası için, "can pazarı"nda "susamışın su içmesi" gibi teslim edilen "can"ı, "can"ın "asli aidiyet"ini ve "birliğimiz"i gösterir, bu itibarla "kutsal"dır.   ]


Anadolu MayasıÖnceki yaz, evlere hapsedildiğimiz sokağa çıkma kısıtlamalarının kaldırılmasından hemen sonra hem denizi koklamak, hem de hasret gidermek için arkadaşlarla Salacak İskelesinde buluşmuştuk ki Hayrullah Amca ile de karşılaştık. Hoşbeşten sonra bana hemen mutlaka okuman lâzım diye bir kitap tavsiye etti: Anadolu Mayası.

Kim yazmış diye sordum, Yalçın Koç dedi. Bir an düşündükten sonra hani fizikçi olan, Ahmed Yüksel Özemre'nin talebelerinden olan mı diye sordum, ta kendisi dedi. Bütün bu göstergeler ışığında kitabı hemen alıp okumak şart oldu.

Bu arada Yalçın Koç'tan ilk kez nasıl haberdar olduğumdan [1] üzerinde bahsetmiştim ve her ne kadar o yazıda da bahsi geçen "Portreler Hatıralar" isimli kitabı doğrudan tanıtmaya fırsat olmadıysa da bu vesileyle bir kez daha hatırlatmış olayım, hem böylece o kitap vasıtasıyla bahsi geçen yazarı da birazcık daha tanıma fırsatı bulmuş olabilirsiniz.

"Anadolu Mayası"na gelirsek, kısaca; hayatımda okuduğum en etkileyici kitaplardan biridir diyebilirim, şahane bir eser.

Daha fazla yoruma gerek yok, yalnızca birkaç cümle [sarı] alıntı ile kararı okuyuculara bırakmak yeterli. Tabii ki bu topraklarda doğup, yaşayıp da mayası tutmamış olan bahtsızlara yönelik bir kitap da değil ; )
Diğer taraftan, tanıyabildiğim kadarıyla, siteyi düzenli olarak izleyen arkadaşların büyük bölümüne doğrudan ve deriden hitap ediyor...

[  Bu kitap, Anadolu mayası üzerine bir incelemedir.   ]

[  Anadolu mayası, Anadolu Türk kimliğinin esasıdır; yok olmak, yok edilmek tehlikesi içine düşürüldüğümüz bu safhada, kurtuluşun yegane yoludur ve nihai dayanağıdır.   ]

[  "İnsan" kavramının bulunmadığı diyarda, "maya"dan ve "öz"den söz edilemez.   ]

[  Anadolu mayası, "farklı katmanlar"ın bir "sentez"i olamayacağı gibi, "kültür" esasına dayanan "antropoloji" anlayışı ile de "örtülerek kuşatılamaz" ve temellendirilemez.   ]

[  Batı'nın esası iki adet "dil"den ve bir adet "kurum"dan ibarettir. Diller, "Grekçe" ve "Latince"dir; kurum ise "Kilise"dir. Batı'yı, bu itibarla, "Grek-Latin-Kilise diyarı" olarak vasıflandırdık. Grek-Latin-Kilise diyarında, “ferdi bireysel özgürlük” iptal edilir.   ]

[  Şimdi soralım: Anadolu mayasında, “ferdi özgürlük”ün esası nedir?   ]

[  Anadolu mayasında, “ferdi özgürlük”ün esası “gönül”dür. Anadolu mayasında, “birey”, “gönlünü bilerek” “özgür” olur.   ]

[  Anadolu mayasında, “ferdi birey”in asli vasfı, “özgür” oluşudur. Oysa, Grek-Latin-Kilise diyarında, “birey”in “yığınsal” olarak oluşturulması, “birey”in “asli özgürlüğü”nün iptal edilmesine bağlıdır..   ]

[  Bu diyarda, “bireysel özgürlük”, “yığınsal birey”ler arasında, “zıtlık” esasına dayanan bir “sınırlandırma-serbestleştirme” ilişkisidir; bu, Anadolu mayası açısından “sözde özgürlük"tür. Grek-Latin-Kilise diyarında, “ferdi bireysel özgürlük”ün, kısacası “özgürlük” ün yolu “kapalı”dır.   ]

[  Anadolu’daki ferdi bireyin dayanağı "Türkistan"dan gelen "kelam"dır. Yani bizatihi kendi "öz"üdür, kendi "esas"ıdır. Yığına dayanılarak "ferdi birey" olunmaz. "Ferdi birey" olunmadan "insan" olunmaz. "İnsan"ın olmadığı yerde" medeniyet" olmaz. Medeniyet Anadolu’ya mahsustur. Teknoloji ile medeniyeti karıştırmamak gerekir.   ]

[  Grek-Latin-Kilise diyarında, “ferdi bireysel özgürlük” iptal edilir.   ]

[  Anadolu mayasında, "ferdi özgürlük"ün esası "gönül"dür. Anadolu mayasında, "birey", "gönlünü bilerek" "özgür" olur.   ]

[  Anadolu mayasında "bilgi" mayalanma neticesinde "gönlün bilinmesi" ile, aslın bilinmesi ile ortaya çıkan bir dönüşümdür...   ]

[  Mutlak olan "kelam", izafi olan söze sığmaz. Nasıl sığsın; "izafi" olan, "mutlak"ı nasıl kuşatabilir.   ]

[  Nasreddin Hoca'nın çaldığı maya hiç tutmaz mı, tabii ki tutmuştur; ama nerede ve nasıl tutar? "Göl" nedir, "çalınan maya" nedir, "mayayı çalan" kimdir?   ]

[  "Binilen dalın kesilmesi" neticesinde ayak yere basar. "Binilen daldan düşüş" ve bunun neticesinde "yere basış", bir "dönüşüm"dür. "İnilen", artık "kesilebilecek bir şey" değildir; "esas"tır. Burada yol yürünür.   ]

[  "Anadolu'da ki Vahhabilik", "Kilise"nin Anadolu'daki mütekabilidir; "Kilise"ye, Anadolu'da karşılık gelendir.   ]

[  "Kilise erbabı" ile "Anadolu Vahhabileri" arasındaki fark, "dış"sal bir "kılık kıyafet" farkından ibarettir, gerisi aynıdır.   ]

[  "Vahhabiler"in "vatan"ı iktidar sağlamak üzere "mevzuat düzenledikleri her yer"dir. Bu ahval Anadolu Mayası ile uyuşmaz.   ]

[  Anadolu mayasında "vatan", "ferdi birey"in yeşerip geliştiği ve "ferdi birey"lerin "birliği"nin oluşturduğu mekandır. "Vatan"ın "esas"ı, Anadolu mayasında, "ferdi birey"in "asli aidiyeti"ne dayanır, bu nedenle "vatan", "kutsal"dır. Anadolu mayasında, bu nedenle "vatan" için "susamışların su içmesi" gibi "can verilir" ve gerekli olduğunda "vatan" için tereddütsüz "baş alınır".   ]

[  Vahhabiler" Anadolu mayasındaki "vatan"ı fark eder ama idrak edemez; "asli aidiyet" yoluyla "vatan"ı idrak edebilselerdi, "dönüşür"lerdi.   ]

[  "Vahhabiler" Anadolu mayasının halkı değildir, çünkü "mayaları tutmamış"tır.   ]

[  "Vahhabiler"in kendilerine mahsus "vatan"ları olduğu gibi, kendilerine mahsus "bayrak"ları da vardır.   ]

[  "Vahhabi bayrağı", sadece kendi aralarında "gizli saklı" açılır; bu bayrağın üzerinde "nifak" yazar. "Vahhabi bayrağı" Anadolu mayasının sağladığı "birlik"e karşı durur.   ]

[  "Vahhabi"nin doğası, "nifak"tır; "birey"in esasını örten bir "bölücülük"tür.   ]

[  "Birliği" ortadan kaldırmanın ilk adımı, "birliğin kimliğini" sorgulamaktır. "Vahhabi", bu itibarla, önce "birliğin kimliği"ne nifak sokar... Bölmek için, Grek-Latin-Kilise diyarındaki "yığının" kuruluş unsurlarını, mesela "etnik" farkları kullanır.   ]

[   Anadolu "Vahhabi"si bazen "siyasi kisve" altında kendini gösterir. Bazen de, "cüppe" giyer, "dini kılık" içerisinde, "ortalık yerde" "ağlaya sızlaya" iş tutar; bunda da "Vahhabi"nin ahvali, "Sodom ve Gomore" ahvalidir.   ]

[  "Tarih"in "bu an"ı itibarıyle, "Anadolu mayası"nın maruz bırakıldığı "yok olma, yok edilme" tehlikesi, "Endülüs mayasının" uğradığı "kırım" ile yakında alakalıdır.   ]

[  "Vahhabi damarı"nın ortaya çıkardığı "mevzuat", Grek-Latin-Kilise diyarındaki "müktesabat" ile kökten bir uyum içerisindedir. Grek-Latin-Kilise diyarı, "Vahhabiler" ile oluşturduğu bu kökten uyumu, önce bölmek sonra yoketmek üzere Anadolu'ya girmek için "köprü" olarak kullanır.   ]

[  Hem kendi "doğa"ları itibariyle, hem de Grek-Latin-Kilise diyarı ile sağladıkları "kökten uyum" nedeniyle "Vahhabiler", Anadolu mayasının en tehlikeli "can düşmanı"dır.   ]

[  "Anadolu Mayası"nın esası, "cümle varlığın birliği ve kardeşliği"dir.   ]

[  Cümle varlığın birliği ve kardeşliğinin esası, Hatem olan Kelam’dır. Hatem olan Kelam’ı dinler arası diyalog yoluyla inkâr eden, cümle varlığın birliği ve kardeşliğini, esasen inkâr eder. Bu durumda hoşgörü ve tolerans sözcükleri yoluyla ortaya konulan kavramların esası, bizzat Kilise teolojisinden ibarettir..   ]

[  Anadolu Mayası neydi?   ]

[  Anadolu mayası''nı ''bilmeyen'', ''mevcut durum''u, ''Anadolu'' için ''son (final)'' zanneder. Oysa, “Anadolu”nun, nice “son” zannedilen “safha”yı, “sonlandırdığını” hatırlayamaz. Nasıl hatırlasın?   ]


[  Aşk olsun Anadolu'daki Maya'ya, Aşk olsun Anadolu'yu Mayalayanlar'a, Aşk olsun ve de Selam olsun Anadolu'da Mayalananlar'a, Aşk olsun ve de Selam olsun Anadolu için Can Pazarı'na Çıkanlar'a ve Can Verenler'e ve Verecekler'e.   ]

Yaftalar:

♦ Kaynaklar

1. Portreler Hatıralar hakkında - https://uskudar.biz/denizcilik/tarih-ve-tekerrür-ve-türkiye-ve-almanya-ve-şu-ve-bu.html
 
Eski Yeni Bir Gemisavar Eğilim
Perşembe, 05 Mayıs 2022

Daha önce ele alındığı üzere gemiye karşı havadan atılan güdümlü süzülen mühimmat kullanımı ilk kez İkinci Dünya Savaşı esnasında geliştirilmiş ve başarıyla uygulanmıştı. Sonraki dönemde ise belki de gemisavar füzelerin çekiciliği sebebiyle, bu etkin yaklaşım uzun süre boyunca terk edildi.

1999 civarında Kopp tarafından yaklaşık 60 yıl önceki bu kavram tekrar önerildi ki B-2 ve F-22 gibi düşük görünürlüğe sahip uçaklar ile birlikte mevcut ucuz havadan yere süzülen mühimmatların deniz hedeflerine yönelik ihtiyaçlara göre uyarlanıp yüksek irtifadan kullanılmasına dayanıyordu.[1]

Devamını oku...
 
Sürât - Zaman Dağılımı
Cumartesi, 23 Nisan 2022

Bütün gemiler karşıladıkları ihtiyaçlara bağlı olarak belli seyir sürâtlerine uygun şekilde tasarlanmaya çalışılırlar ve bu hedefe ulaşabilmek oldukça zorlu da olabilir. Örneğin Nakliye Gemileri; belli miktarda ve türde yükü, belli rotalarda, belli tek bir sürât için en düşük yakıt tüketiminde, asgarî işletme mâliyetiyle taşımak için tasarlanırlar ve böyle bir hedefe ulaşabilmek görece kolaydır.

Diğer taraftan, mesela Savaş Gemileri söz konusu olduğunda hedefler bulanıklaşır, izafî bir yapıya bürünür ve genellikle sonuca ulaşabilmek için bâzı fergâtler kaçınılmaz olur. Savaş gemileri sabit bir seyir sürâtine bağımlı olamazlar. Bu meseleye (mükemmel olmasa da) bir çözüm bulabilmek için çeşitli Bileşik Tahrik Sistemleri geliştirilmiştir.

Devamını oku...
 
Su, Ses ve Soğurma
Salı, 19 Nisan 2022

Ses enerjisinin su içindeki hareketi çeşitli değişkenlere bağlı olarak, oldukça karmaşık bir şekilde gerçekleşir. Söz konusunun enerjinin zayıflayarak sönümü sonarların yetenekleri üzerinde doğrudan etkili olduğundan suyun soğurma nitelikleri önemli bir çalışma sahasıdır.

Sıcaklığa bağlı olarak, yalnızca frekansın karesiyle orantılı şekilde değişen saf su için mesele kolaydır. Diğer taraftan deniz suyunun ses soğurma davranışı daha başka değişkenlerin de etkisi altındadır. Üstelik deniz suyunun nitelikleri hem küresel ölçekte, hem de zaman ölçeğinde oldukça devingen bir yapıdadır.

Aktif veya pasif bütün sonarların sağlayabileceklerini kısaca özetlemek için aşağıdaki resim şimdilik yeterli olabilir. Bu görüntü, DSH gibi bâzı açılardan alçak frekansın neden çok önemli olduğunun kolayca anlaşılabilmesine de yardımcı olabilir.

Yaftalar:
Devamını oku...
 
Kasıtlı Zaaf
Pazar, 27 Mart 2022

Bu kez ataların oyunun kuralını güzelce tanımlayan sözlerinden biriyle yazıya sondan başlamak en iyisi olur gibi: Sen eşşek olmaya razı olduktan sonra semer vuran çok olur! Evet doğru yazım için burada tek ş gerekirdi ama çift kullanmak anlamın etkisi açısından daha uygun, öyle değil mi?

Takip edecek verilerin başlangıcı olan bu giriş bölümünde denizaltılar üzerinde kullanılan Baş Ufkî Dümenlerin ki bundan sonra kısaca BUD olarak da yazılabilir, yalnızca özel bir bileşeninden bahsedilecek, daha açık ifâde etmek gerekirse; Tip214 türü denizaltılar üzerinde kullanılan BUD tasarımlarına ait şaşırtıcı(?) bir ayrıntıdan, hepsi bu...

Devamını oku...
 
Mtr
Pazar, 27 Şubat 2022

Güney Kore, tamamı kendi ülkesinde inşa edilen ve sonuncusu 2017'de denize indirilen dokuz Alaman tasarımı denizaltı ile Tip214 türü denizaltıların, en büyük kullanıcısı durumdadır ki bu husus orada elde edilen tecrübeleri daha dikkâte değer kılmaktadır denilebilir. Aynı denizaltıların diğer kullanıcılarına nazaran Korelilerin denizde daha fazla zaman geçirdiği de tahmin edilebilir.

Son-Won-İl sınıfı olarak adlandırılan Güney Kore Tip214'leri, 2006'da denize inen ilk araçtan itibâren ciddi sorunlar silsilesini de beraberinde getirmiştir, getirmektedir... Söz konusunu sorunların tamamını ele almaya bu aşamada gerek yok. Şimdilik yalnızca araç üzerindeki tek tahrik sistemi olan elektrik motoruna biraz odaklanılacak.

Devamını oku...
 
Gazavât-ı Cezayirli Gâzî Hasan Paşa
Pazar, 13 Şubat 2022

" Nehb u gâretler ile Pulya’yı vîran edelüm  
Geçüb andan öte İspanya’yı tâlân edelüm  
Ceneviz memleketin hâk ile yek-sân edelüm  
Gel donanmaya gidüb azm-i Fireng eyleyelüm "
Yetîm   

Çocukluğundan itibâren ele avuca sığmayan, iki metreden uzunca, sağlam yapılı, müthiş derecede güçlü, doğuştan savaşçı ve yırtıcı bir şahsiyet olan Gâzi Hasan Paşa herhalde tabiatının bir yansımasıyla evcil hayvan olarak aslan besliyor ve üstelik bunu kafeste yapmıyor, hatta onu yanında dolaştırıyordu.

Kendisi hakkındaki en önemli bilgi kaynağı; Gazavât-ı Cezayirli Gâzî Hasan Paşa adlı eserdir ki İstanbul'da dört, Fransa ve Avusturya'da birer adet olmak üzere toplam altı nüshası günümüze ulaşmış durumdadır.

Devamını oku...
 
Tip03IX
Çarşamba, 09 Şubat 2022

Çin denizaltıcılığını bir bütün olarak ele almak hem konuyu çok fazla uzatır, hem de önemli ayrıntıların arada kaybolmasına sebep olabilirdi. Aslında mevzuyu konvansiyonel ve nükleer tahrikli olarak iki temel bölümde incelemek mantıklı olurdu. Bunların içinden şimdi ilki seçilecek ve başlangıç dönemi de atlanarak yalnızca son yirmi yıla odaklanılacak.

Bu noktada belirtmek yerinde olur ki Çin, denizaltı teknolojisi alanındaki verilerini son derece gizli tutmakta ve sâdece yönlendirilmiş, örtülmüş, süzülmüş çok kısıtlı miktarda bilginin yayılmasına izin vermektedir. Bu bağlamda, her şeyi hemen ortaya dökmekten çekinmeyen Türk yaklaşımı [1] ile tam bir tezat oluşturmaktadırlar ki aslına bakılırsa bu açıdan bize örnek olmaları gerekirdi.

Çin denizaltılarının isimleri bile yoktur. Tasarımlarını nasıl tanımladıkları dahi muallâktır! Mesela buraya konu olacak Tip03IX başlığı altında bahsi geçecek olan 039A/B/C vs. gibi ifâdeler, Yuan sınıfı gibi adlandırmalar gerçekte Çin'in kullandıkları değil (belki 03IX kısmı hâriç) büyük ölçüde Batı tarafından verilen isimlerdir ve doğal olarak kaynaklarda neyin ne olduğu karışmış durumdadır. Diğer taraftan burada da adlandırma için mecburen Batı tanımlamaları kullanılacaktır.

Devamını oku...
 
Basınç
Cuma, 04 Şubat 2022

" Yüri, ey bahr-i melâhatde kapudanluk eden  
Bizi girdâb-ı gam içinde belâlarda koyan  
Geçüb alarga yanumdan düşe kurtıla hemân "
Zafî   

Buradaki içerik yalnızca daha sonra ele alınacak çok önemli bir konuya hazırlık niteliğindedir ki asıl hedef doğrultusunda gerçekleştirilen bir miktar hesaplamalı çalışmanın sonuçlarını özetleyip sunmaktan ibârettir, dolayısıyla fazla birşey beklemeye gerek yok, en azından şimdilik.

Yaftalar:
Devamını oku...
 
Yeni Kule - 1
Salı, 01 Şubat 2022

Denizaltı kulelerinin tasarımı, toplam çözümün başarısı ve etkinliği üzerinde önemli bir ağırlığa sahiptir. İkinci savaş sonrasına tekabûl eden yakın zaman dilimi göz önüne alındığında ise bilhassa soğuk savaş döneminde öne çıkan ve ABD ile Rusya tarafından belirlenen iki oldukça farklı eğilimin kule tasarımları üzerinde sergilendiği görülebilir ki geçmişte bir iki kez bu konu kısaca ele alınmıştı, mesela [1] üzerinde olduğu gibi...

Bu arada yeri gelmişken, başlıkta da görülen, konuyla ilgili temel ifâdeye de biraz değinmek lâzım. Küçük gringoistan olduğumuzu düşünmeye başladığımızdan bu yana işlerin rengi her konuda değiştiği gibi denizaltı gövdelerinin tepesindeki bu büyük çıkıntıya(!) yavaş yavaş "yelken" denilmeye başlandı. İkibinli yıllara gelindiğinde ise bu tâbirin, anaokulundan itibaren tarzancanın aşık-ı üftâdesi kesilen insanlar topluluğunda iyice yaygınlık kazanmaya başlaması kaçınılmazdı.

Devamını oku...
 
Kumlar ve Gemi
Cumartesi, 01 Ocak 2022

Kumlar

Devamını oku...
 
Niemcy
Pazar, 19 Aralık 2021

Türkçe yazınca durumun vahâmeti pek anlaşılmadığı(!) için bu kez Lehçe deneyeyim dedim ; ) Geçenlerde ele alınan mevzuya sıcağı sıcağına devam edelim bâri. Daha geniş çerçeveli bir değerlendirme yapmadan önce ise mevcut projenin en rahatsız edici ikinci tarafına bir göz atalım, birincisi ise mâlûm...

Hiç olmazsa bu kez kısa kesmeli. Konu ise Türk Tipi Hücumbot olarak önümüze gelen şeyin inşa malzemesi tercihinden ibâret olacak.

Devamını oku...
 
STG
Pazartesi, 13 Aralık 2021

" Gel deniz yüzlerini kâfire teng eyleyelüm   
Sayha-i tûb ile dem-beste vü deng eyleyelüm   
Allâh Allâh deyü gülbang ile ceng eyleyelüm   
Gel donanmaya gidüb azm-i Fireng eyleyelüm " 
Yetîm   

Gemi, daha dar bir çerçeveye indirgemek gerekirse, savaş gemisi tasarımı zaman değişkenine bağlı şekilde, tarih rotası üzerinde sürekli bir ilerleme hâlindedir. Denklemin diğer değişkenleri olarak; askerî, siyâsî, iktisâdî, içtimâî bileşenler ise söz konusu ilerlemenin yönünü ve hızını doğrudan belirleyen temel unsurlardır. Denizler üzerindeki askerî gücün niteliği, küresel etki açısından ilk sırada gelen öge olduğu için Dünya Düzeni üzerinde doğrudan belirleyicidir.

Eskilerin; Denizlere hâkim olan Dünyaya hâkim olur, şeklinde özetlediği bu düstur geçmişte olduğu gibi gelecekte de geçerliliğini sürdürmeye devam edecektir. Tam bu noktada ikili bir bir durum da söz konusudur; ya bir, ya sıfır!

Devamını oku...
 
Adalar Denizi'nde Sıradan Bir Gün
Cuma, 03 Aralık 2021

1999'un sıcak bir gününde, üç kişi bir kez daha arabaya atlayıp Bodrum'dan Marmaris'e yollandık. Yalancıboğaz yakınlarındaki bir iskelede bizi beklemekte olan teknelerde geceledikten sonra sabah erkenden kayıkları çözdük. Bu saatlerde Marmaris Körfezi'nin sergilemekten hiç çekinmediği, olağan ama muhteşem dinginliği içinde Kuzey yönlü bir seyir daha başlamış oldu.

Serdar ve ben kayıkların birini, Ali de kim olduğunu hatırlamadığım bir arkadaşla birlikte diğerini aldı. Boğazdan çıkar çıkmaz motorları susturduk ve yelkenleri açtık. Her zamanki gibi kafadan gelen ; ) ama bu bulutsuz günde bizi kavurmaya başlayan güneşin etkisini hissetmememizi de sağlayan, tatlı bir fırışka ile biribirimizle de yarışarak, orsa tıramola Serçe Limanı civârına ulaşıverdik.

Ama daha Bozukkale'ye gelemeden, ufukta Kuzeyli rüzgârın değişmekte olduğunun ciddi işaretlerini görmeye başlayınca hemen ana yelkeni indirdik, henüz floğu saramadan sert bir hava duvarı kaçınılmaz olarak bize çarptı ve artık keyif yeni bir boyut kazanıyordu ; )

Devamını oku...
 
Daniska
Salı, 23 Kasım 2021

!

Devamını oku...
 
Mezemorta Hüseyin Paşa
Pazar, 21 Kasım 2021

Bahriye Tarihi araştırmacısı Yarbay Saffet Bey (1869-1913) tarafından Divân-ı Hümayûn kayıtlarından çıkartılarak önce Ceride-i Bahriye'de yazı dizisi olarak yayınlanan ve sonra 1911'de Deniz Basımevi'nde kitap olarak basılan "Mezemorta Hüseyin Paşa" adlı önemli eserin 1994'de günümüz Türkçesine aktarılarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan baskısından şimdi biraz bahsedilecek.

Mezemorta Hüseyin Paşa'nın Kapudan-ı Derya olmadan önceki hayatına dair pek bilgi yoktur. Sâdece Cezayir'de doğduğu, korsan olarak ün yaptığı, 1683'te artan gücünden çekinen Cezayir Dayısı Baba Hasan tarafından Fransızlara rehin olarak verildiği, bir süre sonra Cezayir'e dönerek Baba Hasan'ı öldürüp ; ) Cezayir Dayısı olduğu ve 1684'te Cezayir Beylerbeyliği'ne atandığı bilinmektedir.

Mezemorta lâkabı (italyanca kökenli olarak) yarı-ölü anlamındadır ve İtalyanlarla (Venedikliler) yapılan bir deniz savaşında çok sayıda ağır yara alıp yere düştüğünde, öldüğü düşünüldüğü hâlde sonraki zaman diliminde hayatta kaldığının anlaşılması sebebiyledir.

1686 Mora Seferinde Osmanlı Donanmasına Cezayir Garp Ocakları'ndan gemi göndermek suretiyle yardımcı olan Mezemorta Hüseyin Paşa daha sonra iki kez Kapudan-ı Deryalığa atanmış ve çok büyük başarılar göstermiştir.

Mezemorta Hacı Hüseyin Paşa, Kemal Reis ile başlayan, Burak, Muhiddin, Baba Oruç, Hızır ve Turgutça gibi müthiş denizcilerle zirveye çıkan ve son yaşayan efsane; Koca Murat Reis'in şehâdetiyle ile nihâyete eren bir aralık ile tanımlanabilecek olan Donanmanın altın devrinden uzun zaman sonra, çok sıkıntılı dönemlerde sahne alan iki müthiş denizci şahşiyetten biridir ki diğeri de tahmin edilebileceği üzere İstanbul Teknik Üniversitesinin kurucusu olan Cezayirli Palabıyık Gazi Hasan Paşa'dır. Bu arada yeri gelmişken; her ikisinin ismini (kıytırık okul gemilerine falan değil) geleceğin ön hat savaş gemilerine vermek kesinlikle boynumuzun borcudur...

O zaman gerisi için sözü, Hüseyin Paşa'nın bilinebilen hikâyesini ölümünden doğumuna doğru, yani tersten yazmayı tercih eden Saffet Bey'e bırakarak [sarı] devam edelim:

"Ocağımızın ulularından, ön safa geçmişlerinden biri, milletimizin en büyük adamları sayısında olan bu koca rahmetli Kaptanın, o parlak geçen ömründen ancak son altı yedi yıl ile, öldüğü gün ve yılı biliyoruz. Nerede öldüğünü bile bilmiyoruz."

"Herkes gibi benim de bu zatı tanıyışım pek eksik ve yanlış idi. Değerini layıkıyla bilmiyordum. Eski kağıtlar arasında rast geldiğim bazı ipuçları koca Gaziye karşı gönlümde sevgiyi, kafamda merakı artırdı. Her yana koştum, bakındım. Çok şeylerde olduğu gibi bunda da bahriye işlerini atlayıp geçmişler. Bu bahriyelinin gördüğü hizmetleri başkalarına mal etmişler, hakkını yemişler."

"İkinci Uzun Piyale Paşa'nın 4 Muharrem 1054 (13 Mart 1644) bir iki altın gümüş fincan veya sahan için Cinci Hoca fiti ile boğdurulduktan sonra, elli küsûr yıl Kaptan Paşa divân odası eşiğinde, Kaptan Baştardasının lumbarağzından içeri adam denilebilecek, çekirdekten yetişmiş bir ocak ustası, işte yuvarlanmış bilgili bir adam ayak atmadı."

"Osmanlı Bahriyesi, çoluk çocuğu ile beraber bir ordu olan (Kaya) Türkleri'ni o köklenen ağacının bir filizi iken 950 (1543) yılı sıralarında (Barbaros) bunu besleyerek ayırmış, ayrıca dikmiş, Mağrib'e, Hind'e gölge salan yüksek bir ağaç şekline koymuş, Türklerin Osmanlıların sol kollarında taşıdıkları kalkan yerine yeni bir silah yapmıştı."

"Devlet ile millet, iki kollu, iki kolu da silahlı bir bahadır oldu. Düşmanları bir kat daha korkmaya başladı. Söylediğimiz gün ve yıldan sonra bu ağaç kurutuldu."

"Derya Kalemi'nin geliri saray ve ordu yetiştirmeleri için arpalık ... oldu."

"Sonunda tutulan bu yolun çıkmaz olduğu anlaşıldı. Bıçak da milletin kemiğine dayandı. Bu işe bir er aranmaya başladı."

"Hükümetin kepaze olduğu, her işin sarpa sardığı bir yılda bu adamcağızı iş ebaşına getirdiler."

"Artık yol parası, filikası, peşinde çıplakları ile cakası büyük post heveslileri kalmadı. İş, erine bırakıldı."

"Açıkta kalanlar iş başına sürüldü. Her güçlüğü, her sorgusu ile beraber işi Mezemorta'nın başına sardılar. Elli yıllık molozu önüne döktüler. Ayıkla, temizle dediler."

"O günlere kadar donanma nedir, gemi kimlerin eline verilmelidir anlamayanlara işin gerçek yüzünü gösterdi."

"MEZEMORTA (1113 Saferinin 13. günü / 20 Temmuz 1701 Cuma) Sakız'da Rahmet Denizine Daldı."

"Niçin, nerede ve nasıl geziyorlarsa, Donanmamız Akdeniz'de dolaşırken Venedikliler 1 Safer Sene 1106 (21 Eylül 1694) de Sakız'a yapışıp, biraz uğraşarak ele geçirdiler. Ortalık biraz daha karıştı. Padişahtan en fakir halka kadar herkes köpürdü. Keseler açıldı. Tersane'ye emirler yağdı. Hemen onsekizer oturaklı 100 firkata tezgâhlara kondu. Meclisler toplandı, kıyametler koptu."

"Kapdan Paşa'ya hüküm ki;"

"Sen ki vezirimsin, Zilhicce'nin birinci günü (13 Temmuz Çarşamba) Midilli adasında Ocak gemileriyle birleşerek Foça'ya doğru hareket edip düşman gemilerinin Anre'ye geldikleri haberinin yayılması üzerine, inşallah cihad merkezi olan Garp Cezayiri ve diğer kalyonları olan Gaziler ile buluşup gönül birliği ile orada toplanarak, Sakız adası merkez olmak üzere orada harp vaziyeti yoklanıp Allah'a tevekkül ederek cehennemlik melunların üzerine gidilmeye karar verilerek hareket edilmiştir. Ancak bu hususun en başta gelen işlerden olduğu kararında birleşildi diye mektup göndermişsin. ."

"Senin, denizcilikteki şuurlu ve bilgili iyi tedbirlerin ve ile görüşün hususunda bütün vezirlerim iyi şahadette birleşmeleriyle sana vezirlik ve kaidanlık (başkomutanlık) verildi. Gerek donanma çekdirileri ve gerekse kalyonların durumları, bütün Akdeniz adaları ve sahillerinin korunma işleri senin hizmetine terk edilmiştir."

"Bütün ihtiyaçlarını kendin görerek nizam ve intizamı sen tertib ettin. Senin emrinde toplanıp aranızda hiç bir fikir ayrılığı olmadığından başka cihad merkezi olan Cezayir-i Garb ocaklarından on parça kalyon, Trablus ocağından üç kalyon, Tunus ocağından üç kalyon ve iki ateş gemisi ki toplam olarak onsekiz ocak gemisi gelmiştir."

"Bilhassa içinizde denizden anlamayan kimse yoktur."

"Bilhassa Halife olan ben, devlet ve ikbal ile Allah'a tevekül edip Macar kâfirleri üzerine hareket ederek zafer serhaddine yaklaşmış bulunuyoruz. İnşallah bundan sonra başka taraflardaki işlerle uğraşarak zihnimi bölmüş olmam."

"Sizden de, her şekilde anlaşarak çalışma beklerim. Göreyim sizi, din uğrunda can ve başa bakmayıp her şekilde mertçe ve akıllıca tedbirlerle gayret ve kudret gösteresiz."

"Evâsıt-ı Zilhicce Sene 1106 (1695 - Temmuz)"

"Belki şu söylenen sözler fazla görülür. Fakat masadımız şudur:
Böyle berbad günlerde milletin yüzünü güldürmüş, göğsünü kabartmış, tarihimizde büyük şeref bırakmış, bu canlı zafer sahiplerinin makamları cennet olsun. Bu işler sadece bir Mezemorta (Hüzeyin Paşa) ile Mısırlıoğlu (İbrahim Paşa) rahmetlilerinin kerametleri ile oldu dersek pek doğru söylemiş oluruz. Millet bu iki kahraman evladını iyice tanıyamıyor."

"İbrahim Paşa hem karada, hem denizde döğüşür bir bahadır idi. Mezemorta ise, ölümün tadını tatmış, ismi gibi ölmüş, dirilmiş, o çentik çentik olmuş gövdenin üstündeki kafa dik, gözler keskin kamış, soğuk kanlı, demir yüreği değme şeyle çarpmaz bir yiğit idi."

"İyi dost, kıyak yiğit dar günde, sıkışık yerde görünür derler. "

"Çok vatanını sever yiğitler geldi geçti. Ama, böyle bezmeyenleri, bıkmayanları, yılmayanları pek çok değildir."

İkinci Viyana Kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanmasıyla birlikte hemen hareket geçen İtalyanlar, Doğu Akdeniz'e hâkim olabilmek hedefiyle Osmanlı Devletine karşı uzun süreli bir deniz savaşları dönemine daha girdi ki Batılılar bu çatışmalar silsilesini altıncı Osmanlı-Venedik Savaşları olarak adlandırmaktadır.

Türk Devleti ancak Donanması kadar güçlüdür! Önceki Türk Devletinin yükselişi ve çöküşü ile Deniz Gücünün nitelikleri arasında doğrudan bir ilişki olması tabii ki rastlantı değildir.

Donanmanın tatlı bir arpalığa dönüşmüş olduğu bu dönemde Osmanlı Devletinin ne kadar zor bir durumda kaldığını, Mezemorta'nın hem dış, hem de iç cephede nasıl bir mücadele sergilediğini, çok sayıda Padişah fermanına [yeşil] dayalı olarak anlatan bu kitap aslında yazarının umduğu ve beklediği üzere kendinden sonrakilerin konuyu daha derinlemesine inceleyerek ilerletmesini, ne yazık ki bugüne kadar sağlayabilmiş değildir! Diğer taraftan, içinde bugünü anlamamızı ve yarını kestirebilmemize yardımcı olacak çok değerli ayrıntıları barındırdığı için Türk Denizciliğine ilgi duyan herkes tarafından okunmalıdır vesselam.

 
Hâlâ Zor mu?
Çarşamba, 27 Ekim 2021

Gemi tahrik sistemleri, donanma teknolojileri açısından son derece hassas bileşenlerdir, değerleri ve öncelikleri silah sistemlerinden de elektroniklerden de çok daha yüksektir. Bu sebeple bağımsız ve güçlü bir donanma teşkil edebilmek ancak bu alanda gerçek bir yeterliliğe sahip olmakla söz konusu olabilir ve bu şart sağlanamadıktan sonra gerisi ancak kuru bir hikâyeden ibâret kalır.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye'deki motor hikâyelerinin neden daima çok acayip bir seyir izlediği de dolaylı yoldan ama kolayca anlaşılabilir. Geçmişin yeterli miktarda ibretlik numune barındırıyor olması bir yana, bunlardan ibret almak konusunda ciddi bir sıkıntı içinde olduğumuzdan dolayı, yakın gelecekte neler olacağı da hâlâ bulanıktır fakat aynı zamanda önümüzdeki birkaç yıl içinde görüntü tamamen berraklaşacak gibidir.

Ortaya çıkacak durumun; gerçek anlamda bağımsız bir Türkiye için vazgeçilmez bir ihtiyaç olan Milli Türk Donanmasının, yaklaşık iki asır sonra yeniden doğuşunu mu sağlayacağı, yoksa köklü düzenin eskisi gibi devam mı edeceği şeklinde sonuçlanacağını tam olarak kestirebilmek bugün için mümkün görünmüyor, her ne kadar karamsar taraf şimdilik oldukça ağır basıyor olsa bile, çıkmadık candan umut kesilmez...

Devamını oku...
 
BaşlangıçÖnceki 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 SonrakiSon

Telif Hakkı © 1997-2024 [uskudar.biz]
- sürüm 6.0.0 - Bütün Hakları Saklıdır.
Kullanım şartları için tıklayın!